BİR KAPIDA EŞİK OLMAK

BİR KAPIDA EŞİK OLMAK

SEVGİ KELEŞER

Algılayamıyorum ki

Sana ne diyeyim

Ben seni neremde, nasıl saklayayım

Seni çok özledim bilmem ne edeyim

Gümüş bir kutuya koyup koynuma koyayım

Yüreğimin,

İçimin direği

Kapımın eşiği

Evimin içindeki ışıltı

Karanlık bir gecede kaybettim seni ben

Ben şimdi ne yapsam, kime sorsam

Seni çok özledim

Bilmem ne edeyim

Şafak yıldızına ben seni sorayım

Marifet kapıyı açtıran olmakta ise, eşik olmayı bilmek gerekiyor. Öyle ki durduğumuz kapının önünde ezilmeyi, acı çekmeyi, fedakarlığı, adeta eski yapıtların kapı eşiklerindeki eriyip incecik hale gelen kalın mermerin dönüşümü gibi bir dönüşüme razı gelmeyi içeriyor.

Kapı yeni bir dünyaya açılmaktır.

Yeni dünyanın eşiği… Doğmanın zamanı…

Peki eşik nedir?

İçeriyi dışarının etkilerinden korumak için, kapı boşluğunun alt tarafına yerleştirilen yüksekliği az olan çıkıntıdır.

Bilimsel çalışmalarda, deneylerde bir tepkimenin ortaya çıkmasında etkili olan noktaya “Eşik” denilir mesela..

Divan edebiyatında sevgilinin oturduğu yerdir, Eşik.

Tasavvufta Mürşidin kapısıdır.

İslami kültürde “Ben ilim şehriyim, Ali onun kapısıdır” hadisiyle eşiğin Hz. Ali’yi temsil ettiğine inanılmış ve yola girişin bir sembolü olarak algılanmıştır.

Hayatımızdaki geçiş dönemlerini de birer eşik olarak görmek mümkündür.

Çocukluktan yetişkinliğe geçişimiz, yetişkinlik safhasında kendimize kattığımız becerilerle yeni safhalara geçişimiz her biri birer eşiktir mesela.

Askere gidilir eşiğimiz olur.

Evlilik yapılır, eşiğimiz olur.

Anne veya baba oluruz, eşiğimiz olur.

Bir işte ustalaşırız veyahut diploma alırız, eşiğimiz olur.

Aşık oluruz, o apayrı bir eşiktir zaten.

Bir kayıbımız olur yas yaşarız, yas kapılarından geçmek zorunda kalırız. Belki o yas kapısının eşiğinde haftalarca, aylarca, acıyla, üzüntüyle, kederle, hasretle bekleriz.. Bu mevzu başlı başına, benim için, bir yazı konusu . O yüzden cümlemi bitiriyorum.

Öz olarak, eşik, bir değişimi işaret ediyor bize..

Haydi tüm eşiklerimizi gözden geçirelim ! 

Öncesi – sonrası hallerimize bakalım. Yaşanılan bir dönemin geri dönülmez biçimde kapanışına şahit olmuşuzdur. Yaşananların öğretisi ve bunun getirdiği bir döngü tamamlanmıştır ve artık aydınlanma yaşanacaktır. Bu aydınlanmayla bezenmiş daha büyük bir döngü başlayacaktır.

Bu aralar benim durduğum eşiği fısıldayayım sizlere.

Eşikte olduğu nasıl mı anladım?

Böyle arada kalmış gibi hissediyorum. Bir eşikte sıkışmış gibi. Önümü de göremiyorum, kapının ardını da. Ama çok da merak ediyorum. Çekingen bir merak.

Bir o yana, bir bu yana savrulur gibiyim..Ev, konut  kavramım değişti. Apartman daireleri artık bana yaşam alanı gibi gelmiyor. Betonların arasında nasıl doğal yaşam alanı olabilir ki? Sanki insan olarak toprağa yakın bir yaşam alanımız olmalı gibi hissetmeye başladım. Bu sorular ve hisler beni nereye evriltir bilmiyorum. 

EŞİKTEYİM 

“Zorlu ve soğuk kış, zamanı geldiğinde yerini yaza bırakır. Gecenin karanlığı gün ışığına yol verir. Sertçe esen bir fırtınanın bir zaman sonraki vazifesi, sadece denizi serinletmektir.” - Sophokles  

Sevgi yle

 

Yazıyı Beğen :     0
Paylaş :