Sülükler ne muazzam hayvanlar değil mi?
devamıSerkant Dervişoğlu

Yazara Ait Yazılar
Hayata karşı bakış açımız dar ve genellikle evrensel olmaktan çok uzak. Bize öğretilen bilgiler ve kodlamalar bunun olmasını büyük ölçüde engelliyor maalesef.
devamıAdını Roma Tanrısı Merkür’den alan bu gezegen Güneşe en yakın kara gezegenidir.
devamıAhiret inancı toplumsal ve bireysel açıdan problemli bir alana oturtmuşuz maalesef.
devamıŞimdi başlığı neden böyle attım işine gelirsek putlarımızın sayısı o kadar fazla ki somut ve özellikle soyut olanı göz önüne alınca insan hakikaten ürküyor
devamıAdeta bir ütopya kuruyordum zihnimde yaşantım ve etrafım öyle olsun diye… Üstelik de, kimsenin anlamadığı, duvarlarla çevrili bir dünya düşleyerek inşa ederken “kendi zindanının banisi” olmanın saçma mutluluğu içinde
devamıSisli bir gecede yalnızca baktığım yeri görebiliyordum.
Ya göremediklerim?
Beni umursuyor muydu?
Hiç zannetmiyorum ya da öyle avutuyorum kendimi.
Umutla yürümek benim elimde değil mi aydınlığı ve karanlıkları avucunda tutan sevgili
Birçok insanın sık sık yaşadığı, bazılarında ise kronik olarak devam eden bir sağlık problemi bu.
devamıGenelde tasavvufla ilgilenmeye başladığımızda bizden ne götürecekleri ile ilgili değil de neler kazandıracağıyla ilgileniriz. Bunun tam tersi olması lazım oysa ki.
devamıHafızam beni yanıltmıyorsa 1840’larda bir bahar günüydü. Ney sesleri tatlı tatlı mırıldanmalardaydı. Galata Mevlevihânesinin bahçesinde kuşlarda bu kadim diyarın seslerine ayak uydurmuş bir haldeyken Dede Efendi ile karşılaştık. Hani “Bizim Dede” biliyorsunuz işte o. Yoksa bilmiyor musunuz? Nasıl yani O’nu tanımayan mı var?
devamıİnsanın aklına süper kahramanlardaki gibi güçler geliyor ya da menkıbelerde anlatılan kerametler, hepsi de kulağa inanılmaz derecede hoş geliyor. Hoş gelmekten öte hayattaki amacı haline gelen ve bununla hallenip gerçekle hayali ayırt edemediğimiz bir noktaya geliyor.
Anlamaya çalışıyorum Allah için. Gayretim hep bu yöne oldu.
Hüküm vermek ise beni hep ürkütmüştür.
Hepimizin çok sevdiği, meşrep fark etmeksizin sevdiği bu dizeler, bizim bir yerden bir yere götürüyor.
Aşık Veysel zâhiren görmese de mânen bir yolda olduğunu ve bu yolun şeklini bizzat görmüş, tecrübe etmiş bir şekilde anlatıyor.
Bir uzay mekiği adı sanki. NASA’nın belki Space X 'i kim bilir?
İşte benim kafamda böyle havada sürekli. İstiyorum bir şeyler, ama ne bilemiyorum.
devamıHayatı anlamak hakikaten çok zor.
Zaten kendimizi ne kadar anladık ki, hayatı anlayacağız? Cevap ikisi bir arada. Anlayarak olsa gerek. Sonuçta olaylar bizimle ilgili değil mi?
Mekânlar, şahıslar, kahramanlar ve mağdurlar farklılaşır ama başlıklar değişmez. Gerçi, yaşadıklarımızın döngüsü de bu minvalde oluyor. Başka ne var ki hayatımızda. Fakat öznede hep biz varız. Üzülürüz, seviniriz, aynı zamanda sıkıntı ederiz kendimize birçok şeyi. Yine gayret gibi eylemler içerisinde geçiririz bize bahşedilen ömürde.
Bana bir masal anlat şeyhim.
İçinde ben olmayayım ve mümkünse bana ucu dokunamayacak şekilde olsun.
Ne güzel hayat değil mi?
Himalayalardan hikayeler olsun. Hele bir de oraya gidenlerin dilden dile dolaşan ve gelirken bin türlü şekil değiştiren hikayelerinden olsun.
Bunlar beni himayesine alsın, kollasın. Bulutların üstünde uçayım. O alemden bu aleme gezeyim.
Kuvve mana itibariyle düşünce demektir. Tasarı, niyet gibi soyut bir kavram.
Bu kuvvelerin nereden geldiği çok tartışılan keyifli bir konu ama bunun ontolojik kısmına girmeyeceğim.
Tasavvuf kelime manası itibariyle saflaşmak anlamına gelir. İnsanlık var olduğundan beri yaşadığı alemin hem zahiri hem batıni olduğunu idrak eder bir haldeydi. Bu dünyanın eğlencesiyle eğlenemeyen insanların oluşturduğu bir düşünce pratik yaşam olarak açığa çıktı. Bu kavram ve düşünce kendisini bir yaşantı olarak ortaya koydu.
Bunun genel kabul görmüş hali tasavvuf adını aldı.
Yüce Allah alemi bir mertebeler silsilesi içerisinde yaratmış.
devamıKim bilir kaç yıl daha böyle geçecek, seninle olmak var ya
devamı