HAYAT-I TAYYİBE
UĞUR CANBOLAT

AHLÂK-I HASENE erleri, hayat-ı tayyibe üzere yaşayanlar arasından çıkarlar. Onların en büyük gayesi tayyip yani iyi, güzel ve hoş bir hayat yaşamaktır. Zira onlar biliyorlar ki, yüce yaratıcımız bizi yaşadıklarımız üzerinden ödüllendirmektedir. Bu nedenle dünyasını hoş kılmayanların hayatın öte yakasında hoşluk beklemeleri beyhudedir. Aynı zaman bu bir kuruntudur. Yani temelsiz bir beklentidir. Güzel ahlak yolcularının hayatlarının nirengi noktası bir asla, sarsılmaz bir esasa dayanmalarıdır. Bu ise kelam-ı kadimdir. Yani Kur’an-ı Kerim’dir. Rabbimiz burada hoş olanların orada hoşluk bulacağını, güzel yaşayanların güzellikle ağırlanacaklarını, iyilik üzere istikamet tutturanların aynı şekilde hayırlar bulacaklarını işaret etmektedir.
Temiz bir hayat temizlik getirir. Mutlu ve huzurlu bir yaşamın karşılığı yine aynı cinstendir. 
Yüksek erdem yolcularına göre müreffeh yani aklı ve gönlü ferahlatan ve bunu başkalarıyla da üleşen insanlar altından ırmaklar akan ferahlık verici ortamlarda ağırlanacaklardır. 
Kalbini dolayısıyla imanını hayatın bu yakasında güvenli tutanların kalpleri ve imanları orada muhafaza edilecektir. 
Muhabbetin hakkı muhabbettir. Sadakatin karşılığı, ona biriktiklerine uygun şekilde sadık karşılık vermektir. Ki. Rabbimiz bunu inananlara müjdelemektedir.
Güzel ahlak yolcularına göre sağduyu yani iç barış mühimdir. Rikkatli bir kalp ve empatik düşünceyle elde dilecek bu anlayış için gevşekliği bırakıp emek yoğun bir hayata yönelmek zaruridir. Niyetler sahih, hedefler salih olmalıdır. Kendilik bilinci basamaklarında yükselmeyi planlı bir istikrara oturtmak mecburidir. 
Bunun ilk şartlarından biri de kelime-i tayyibedir. Yani güzel ve güzelleştirici sözlere sahip olmak, iyi ve iyileştirici eylemlerden yana gayret konulmalıdır. Dilek ve temennilerden ibaret kalındığında hayırlı neticelere ulaşılamaz. Huzur ve sükûn İslam’da demek yetmez. Yaşanarak sahaya taşınmalıdır. Ayrıca bu, kalbin henüz bu hususta tatmin olmadığı ve aklı da yanına katmadığı anlamına gelir. 
Ahlâk-ı hasene erleri Rabbimizden yana kalbî bir uyanıklığa sahiptirler. Gaflete prim vermezler. Dünya ve ahireti birbirinden ayrı ve kopuk telakki etmezler. Burada yan gelip yatarak ahirette kendini ödüle layık görme aymazlığına düşmezler. Yapmadıklarının karşılığını yapmış gibi Allah’tan beklentiye girmezler. Zira O, kişiye yaptıklarından başka karşılık olmayacağını haber veriyor.
Kalbin imanla verimli olacak temiz toprağını kirletmemek hayat-ı tayyibeyi bilmek demektir. Kabul etmek demektir. Lezzetten anlamak, hoşluktan haberdar olmak demektir. Duyularını ak pak tutmanın önemini kavramak demektir. Şirkle kirlenmemek demektir. Kizbe yani yalancılığa düşmemek demektir. İmanın güvenli şehri Mekke olmak demektir. Harem olmak yani haramlara bulaşmamak demektir. Hayatın temiz akan suyunu yani fıtratı kirletmemek demektir. Asla bağlı kalarak asil olmak demektir. 
Güzel ahlak yolcuları bilgisizlikle veya yanlış bilgiyle kirlenmemeyi de hayat-ı tayyibe olarak anlarlar. Zarafet üzere olmayı, gerçek bilgiye dayalı incelikli eylemler ortaya koymayı bu nedenle çok önemserler.
Ey hakikat yolunda hayatını temiz yaşamaya ahit vermiş kutlu yolcusu!
Sen de güzel ahlak erleri gibi istikamet üzere hakikate vasıl olmak istiyorsan tenzih ve teşbihte yanlış yaparak tayyip olan imanını dolayısıyla hayatını kirletme. İman ayıplarından kendini koru. Neyin kıymetli olduğunu bil. En verimli toprağın olan kalbini şirkten temizle. Tevhit ile tezyin et. Fahr-i Kânat Efendimizin güvenli şehrine onun mübarek örnekliğini takip ederek gir. Ehl-i beyte saygıda kusur ederek Nebi hanesini incitip hayat-ı tayyibeni sakatlayıp ebter olma. Haramları mübahlar sınıfına sokarak amellerini kirletme. Emirleri gevşeklikle karşılayarak temiz hayatını yele verme. Vahyin usul ve esaslarından şaşarak hayatını mundar etme. İman ve ikrarla ışımış görkemli kalbinin kandilini kirli yalanların söndürmesine izin verme.
Unutma, güzel ödüller güzel kalanlar içindir. Cennetin hoş nimetleri hayat-ı tayyibeye sadık kalan ve tıynetini dünya nimetleri için bozup heba etmeyenleredir.