Bir yemek tarifidir bu, hiçbir püf noktasını atlamadan size anlatmak istediğim.
devamıSeval Yılmaz

Yazara Ait Yazılar
Küçüklüğümde tekrar tekrar bıkmadan okuduğum “Binbir Gece Masalları” nın o hayranı olduğum cesur ana kahramanıdır Şehrazat.
devamıGüneş’in hareketleri, zamanın sınırlarını belirleme konusunda en evrensel veri kaynağı olabilir.
devamıHer birimiz hayatımızın muhtelif evrelerinde bizi içine çekip eyleme geçme konusunda elimizi kolumuzu bağlayan korkuların esiri oluruz. Aslına bakarsanız yatkınlıklarımız çerçevesinde çeşitli etkenlerle öğrenilmiş korkulardır bunlar.
devamıDünyada amansız bir güçler savaşıdır almış başını gidiyor. “Hayat mücadelesi” diyerek maskelediğimiz, fakat aslında düpedüz bir “galip gelme” mücadelesidir bu.
devamıHayatımıza dair beklentilerimizi şöyle bir gözden geçirdiğimizde “İhtiyaçlar hiyerarşimizin” bir tür zirvesine ulaşılması güç bir “Nemrut” piramidine dönüştüğünü görmemiz olasıdır.
Hangi iklime misafir olduysa bu “bahar” o diyarda bir şenlik, bir sürur. Bir akça deve çöker kapının önüne de coşkun bir heyecan kaplar tüm ev ahalisini.
Gül Kervanının sadık yolcusuna ne’ylemeliydi, ne sunmalıydı ki unutsun tüm o yılgınlıklarını. Zira gideceği daha çokça yolu vardır, üstelik pek zahmetli ve dikenli...
Taşları toplarken “Takılmış olan bir güneş gözlüğünün, ancak ışığın yansıması ile algılanabilecek bir rengi örtbas edebildiği gerçeği” ile karşılaşmam tam anlamıyla bir tokat etkisi oluşturmuştu...
Şu dağınıklığı bir toplamak lazım. Yüreğimdeki basiret bağlanmasının ilk tedavisi bu olsa gerek. Toplamalı tüm o kırılmış(lık)ları, döküntüleri...
Öyle halının altına süpürür gibi değil ama, dönüştürmeli teker teker.
İçimde söven biri var; sinsice saklanır, adeta tetikte. Neyi beklemektedir bilir misin?
Bana yoksunluğumu anımsatacak işareti bekler pusuya yatmış.
“Ehliyetin var mı?” dedi. “Bilmem ki” dedim içimden, ”Ehliyet konusu çok karışık... “Meselâ, hangi konuda ehliyet? Bir kamyonu süremem lakin zihnimde çok güzel yük taşırım.
devamıEskiden beri “eşyaların dili olsa kim bilir neler anlatırlardı acaba?” diye düşünürüm. Kullanmakta olduğum bir eşyayı defalarca üstelik de farklı maksatlarla tamamen işlevini yitirene kadar kullanmayı oldum olası sevmişimdir. Sadece süslü bardakların sergileneceği bir vitrin, bir gün ihtiyaç nedeniyle kendini kütüphaneye dönüşmüş buldu.
devamıHer insan içinde yaşadığı toplumun önemli birer parçasıdır ve ifade ettiği değer müstesnadır.
Bireyin kendini gerçekleştirebilmesi için birlikte hayat sürdüğü topluluğun diğer fertleri ile olan etkileşimi önem arz etmektedir. Bu konuda en mühim kanallardan biri kullanılan kelimelerdir. İletişimin niteliğini bu kelimeler azami seviyede arttırmaktadır.
Öylesine kendi halinde oturuyordu kenarda en son ne zaman bir dostla hasbihal ettiğini hatırlamaksızın.
Sonra bir el geldi ve çekip çıkardı o sessizlik girdabından; “Gel artık! yeter diri diri gömüldüğün” diyerek.
“Eyvah!! “ dedi, çok korkmuştu...
devamıHayat bu.
Bazen inmek istediğin bir arabada sadece “ayıp olur” kaygısıyla bekleyip trafiğe maruz kalmak gibi.İlahi bir mesaj olsa gerek, bir sınav hatta. Sonunda ne olduğunu bilmediğimiz bir yolculuktur bu. Fakat mahsur kaldıysanız ve “eliniz kolunuz bağlıysa” sürece olabildiğince olumlu düşünerek teslim olmaktan başka yol yoktur.
devamı
Son zamanlarda sıklıkla karşılaştığımız bir tanım “Beyin Sisi”.
Beyin sisi aslında tıbbi bir durum değil, zihinsel olarak halsiz ve bulanık olma hissini tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Diğer sağlık koşullarının bir belirtisi de olabilir. Beyin sisi, başka bir deyişle “zihinsel netlik eksikliği” olarak da tarif edilebilir.
İki metruk bina.
İkisinin de kalbi kırık, duvarları hüznü resmediyor.
İçinde kimse yaşamıyor bu yapıların, biz öyle görüyoruz ya da.
devamı