KAVANOZ İLE KAPAĞIN YÜZLEŞMESİ
KAVANOZ İLE KAPAĞIN YÜZLEŞMESİ
SEVAL YILMAZ
İmalatta kullanılan hammadde bakımından ve biçimsel olarak birbirinden çok farklı iki nesne; kavanoz ve kapağı. Ayrı ayrı incelendiklerinde alakasız gibi görünen bu iki nesne, ancak buluştuklarında mantıklı bir iş birliğini ifade eder. Biri olmadan diğeri bir işe yaramaz. Sözgelimi geçmişte aldığı darbelerden dolayı kapakta ya da kavanozda oluşan izler, diğerinin verimini düşürebilir.
Bir araya geldiklerinde; vaktinde temin edilip mevsimi olmayan dönemde tüketilmek üzere hazırlanan bazı gıdaların aylarca, hatta yıllarca muhafaza edilmesini sağlayabilirler. Düşünün, insanoğlunun bir gıdaya zamanın çok ötesinde ilk hazırlandığı lezzet ve kalitede ulaşabilmesi için iyi geçinmek ve birbirlerini incitmeden kenetlenerek bu uzun süreci atlatmak zorundalar. Ta ki bir kavanoz kapağı kahramanı gelip de bu zorunlu birlikteliği sonlandırana kadar. Bu durum da ya kavanozun yine büyük darbeler alması ile ya da kapağın kesici bir alet ile incitilmesi sonucunda gerçekleşir. Bütün bu olan biten ise sadece insanoğlunun şımarık beklentilerini karşılamak adına yaşanmaktadır.
Bu işin de tabii ki bazı riskleri var. Meselâ daha önce belirttiğim gibi kapakta ya da gövdesinde minicik bir eğrilik olması nedeniyle kavanozun taa işlemin başından beri doğru vakumlanmamış olması sonucunda gıdanın bozulması gibi. Bu gibi durumlarda onca zamanı birlikte geçiren kavanoz ve kapağın muhasebesi nasıl olurdu acaba? Aslında her ikisi de ellerinden gelenin en iyisini yapmış olabilirken müdahale edemeyecekleri durumlar nedeniyle istenen sonuca ulaşılamamıştır.
Burada aslında gözden kaçan durum şudur; belki de soruların cevabı nesnelerde değil meselenin esas muhatabında aranmalıdır. Bu bağlamda kavanoz kapağı yiğidinin, sürecin nihayetine ilişkin bizzat bir değerlendirme yapması gerekebilir.
Meselâ bahse konu gıda içerikleri nitelik bakımından uygun mu ya da hazırlanma sürecine ne derece itina gösterilmiş olabilir? Kişi üretim sürecinin hangi aşamalarında yer almıştır?
Kavanoz kapağı kahramanının, eline tutuşturulmuş bir kavanozu kapağından uzaklaştırması ile; yüzlerce kiloluk mermiyi omuzlayarak ya da lanetli güç yüzüğünü Mordor'a kadar tek başına götürüp Hüküm Dağı’nın kalbindeki ateşe tereddütsüzce vızıktırarak adını altın harflerle tarihe kazıtmayı hak etmişçesine gururlanması normal mi?
Ve benzeri deli sorularla da bu kişileri fazla yormasak iyi olur hani... Maazallah kaçıverirler sonra, malum "bulunmaz Hint kumaşı" bunlar, boru değil.
"Sen şu kavanozu aç, diğer tüm "adam"lıkları ben hallederim, sen sakın konfor alanından çıkmayasın paşamm!" ...
Kahraman ilan ettiğine bu tür telkinlerde bulunanlar ya da bu yaklaşımı onaylayanlar, fitilini ateşledikleri kollektif şaşkınlık felaketi ile ne ara yüzleşecektir acaba?
İnsan kendini ifade edebildiği kişinin yanında gerçekten var olduğunu hissedebiliyor. "Kavanozdu kapaktı konserveydi kahramandı... derken nereden de konu buralara geldi şimdi canım, ne alâka?!" dediğinizi duyar gibiyim.
Sadece bir sağlam kavanoz ve ona uygun sağlam bir kapak buluşunca açığa çıkan harika iş birliği ile mevcut gıdanın ömrüne ömür katılıyor da yeri geldiğinde nice sofralar bereketle donatılıyor.
Ya birbirinden nitelikli insanların buluşarak kendilerini ifade edebildikleri koşullarda açığa çıkan sinerji ile neler olur? Doğrusu bu konu bence pek üzerinde düşünülesi.
Sanki bütün mesele, kişinin ait olduğu yer, yâr ve/veya yarenle buluşabilmesinde. Ancak o zaman mevcut potansiyelini zahmetsizce açığa çıkarabiliyor.
Sosyal hayatın içinde ve evliliklerdeki bazı sorunların da temelinde, tarafların "ait olmadıklarını hissettikleri yerde bulunma zorunluluğu" var. İnsan anlaşılamadığını fark ettiği yerde, iletişim kurma konusunda pes edip zamanla ifade yeteneğini yitirme noktasına gelebiliyor. Buna rağmen hep aynı döngünün içinde akıntıya kürek çektiğini bilse de , farklı bir kanaldan bağlantı kurmaya teşebbüs ettiğinde , o âna kadar bîhaber olduğu bir cennetin kapısını açacaktır kim bilir. Nihayetinde eyleme geçmek, kişinin daha önce tecrübe etmediği bir yoldan da olsa kendini aşması anlamına geldiğinden her türlü kazandırır. Bu zorlu deneyimin hazzı, sonuç arzulandığı gibi olmasa da deneyimleyen için ilginç bir biçimde "tutsağın âzâd olduğu" âna yakın bir his olabilir.
Gemileri yakıp da aynı diyarda kısır döngülere kendini kaptırarak yolunu kaybeden kişi arşınlarca ötesinden haberdar olsa dahî burnunun ucunu keşfetmekten mahrum kalabilir mazallah.
Rabbim cümlemize feraset ve selamet versin de bu dünyaya bir kavanoz ya da bir kapak rolü üstlenerek gelmediğimizin, kavanozu kapağından ayırabilmenin değil de bir gönlü fethetmenin gerçek kahramanlık olduğunun farkındalığına erişelim inşallah.
Zira madem ki aşk, bir insanın potansiyelindeki Esma'yı açığa çıkarmasıdır; o halde Esma'nın Sahibi yâr ve yarenimiz ola.
Amin
Yorumlar