BU FOTOĞRAFTA NE GÖRÜYORSUN ?
BU FOTOĞRAFTA NE GÖRÜYORSUN ?
SEVAL YILMAZ
İki metruk bina.
İkisinin de kalbi kırık, duvarları hüznü resmediyor.
İçinde kimse yaşamıyor bu yapıların, biz öyle görüyoruz ya da.
Tamamen hayata hangi yönden baktığımız ile alakalı bu.
İki insan gibi tıpkı...
Sanki ikisinin de “diğeri olmadan yaşayamayacakmış” gibi bir hali var.
Diğerinden güç alarak ancak ayakta durabiliyor.
Ve asılıyor omuzuna diğerinin enerjisini sömürüyormuşçasına.
Eğer tabloya bu çerçeveden bakıyorsa kişi, yıkılması için deprem sarsıntısı veya bir vinç gerekmez.
Lakin bir de madalyonun öteki yüzü var.
Belki de omuz vermiştir biri diğerine; “bilirim ben bu halleri, bak ben de geçirdim hepsini, ama atlattım geçti” diyerek. Aslında onun derdini atlatmasına sebep de diğerinin ona kendi haline bakmaksızın sarılması iken...
Geçenlerde bir dost sohbeti sırasında, öğrendiğimde beni çok şaşırtmış ve zihnimde yer etmiş bir bilgiyi anımsadım.
Bir bina ahşap malzemeden mamûl de olsa içinde insan yaşadığı sürece -gerekli rutin bakımı gerçekleştirmese de- ayakta ve sapasağlam kalabiliyor; içinde yaşayanların bir şekilde orayı terk etmesi ve artık kimsenin o evi içinde “yaşamaya uygun görmemesi” halinde ise hızlı bir şekilde çürümeye mahkûm oluyor.
Ya kalbinde sevgi barındırmayan insanın hali nicedir??
Sadece kendi menfaatinin peşine düşmüş yürüyen birer zombi gibidirler aslında.
Karede görülen metruk binalar gibi ruhunu kelepçelemiş şu bomboş bedenlerin de kendini yok etmemesi ne mümkün.
Nihayetinde her bireyin yeryüzünde tamamlaması gereken birer görevi var, kimse dünyaya boşu boşuna gelmedi ve özündeki mesajı doğru yere iletmeden de son nefesini vermeyecektir.
Sonuç olarak verdiği, içerdiği samimiyet derecesine göre katlanmış olarak kişinin kendisine hediyeler gelir.
Kıymetini bilene ne mutlu.
Yorumlar