DARÜL ED DÂR

DARÜL ED DÂR 
SEVAL YILMAZ

"Şimdi şu kıyafeti size giydirmemiz gerekiyor" dedi uzman ve sonrasında da astronot giysisini andıran bir kostümün içinde kendimi buluverdim. 
Arada bir sıkışıklık hissedebileceğimi, böyle bir durum karşısında endişelenmemem gerektiğini belirtip cihazı çalıştırdılar.
Cihazın çalıştırılması ile beraber neredeyse tüm vücudu saran bu kıyafetin içine yavaş yavaş hava  dolmaya başladı. Uzmanın söylediğine göre uygulama sonrası vücudumda kas aralarında biriken ve bana rahatsızlık veren ödemden kurtulmam ve bununla beraber kan dolaşımının daha aktif olarak devam etmesi sağlanacakmış. Bu sayede de vücudumdaki bu yorgunluktan ve hissettiğim ağrılardan kurtulabilmem mümkünmüş. En azından bir süre için.
Kıyafetin içi tamamen hava dolmuştu ve bu hava yoğunluğunun oluşturduğu basınç bütün kaslarımı sıkıştırmaya başlamıştı. Bu sistemde kıyafetin kapasitesi dolduğu zaman birdenbire içindeki havayı boşaltıp birkaç saniye sonra yeniden sıkıştırmaya başlıyordu. Bu döngü böylece yarım saat boyunca devam etti. Uygulama anlam veremediğim bir şekilde yaşattığı sıkışıklık hissi ile beraber üzerimdeki mental yorgunluğu bertaraf ederek rahatlatıcı bir etkiye neden oldu. 
İçinde bulunduğum bu terapi süreci bana yıllar önce otizminin farkındalığı ile topluma rağmen toplum içinde ve toplum yararına projeleri ile var olmayı başarmış Temple Grandin'i ve O’nun keşfettiği sarılma makinasını hatırlattı. Bu muhteşem bilim kadını, dokunmak ile ilgili yaşadıkları kaygıdan dolayı sarılma konusuna mesafeli yaklaşan otizmli bireyler için ve onların tedirgin anlarındaki bu ihtiyacını karşılamak için bir cihaz geliştirirken aslında tüm insanlığın hem fiziksel anlamda hem de sosyal anlamda birbiriyle sımsıkı kucaklaşmaya dair duyduğu ihtiyacı da farkına varmadan vurgulamıştır.
Yapılan araştırmalarda sarılma ânında insan vücudunda oksitosin hormonunun fazlaca salgılandığı görülmüş. Oksitosin hormonunun ise bağışıklık sistemini desteklemesi, acıya karşı mukavemeti arttırması, depresyonu önlemesi ve iyileşme süreçlerini hızlandırması gibi saymakla bitmeyen yararları mevcut. 
Ağrılarla mahrumiyet sinyalleri gönderen tüm dokularıma içinde bulunduğum bu astronot kostümü yardımı ile hayatî kan hücrelerinin sirayet etmesi sağlanmıştı. İşlem süresince ve sonrasında üzerinde tefekkür etmeden geçemeyeceğim bir tecrübeydi bu. 
Hayat bazen insanı öyle sıkıp kabzediyor ve bunun sonucunda da kişi öylesine bir tükenmişlik duygusuna gömülüyor ki artık bu diplerden asla yüzeye çıkamayacağı zannına kapılabiliyor. Tam bitti derken bir de bakıyor ki yeniden sıkmaya başlamış. Bazen hep aynı yaşam alanıyla ilgili daraltır bu süreç. Kimimizi sağlığı ile ilgili, kimimizi sevdikleriyle, kimimizi ise işiyle, rızkıyla, umutlarıyla, hatta imanıyla... üstelik de çoğunlukla nedense hep en iddialı olduğu hususlarda yaşanır bu öğütülme.
Bu özel kostümün içinde yaşadığım 3-5 dakikalık döngülerden oluşan kabzedici sıkıştırılma (uygulamaya benim verdiğim isim) seansı yarım saat tamamlanınca sonlanmış oldu. Ve oradan çıktığımda önemli ölçüde hafiflemiş haldeydim. 
Düşündüm de madem ki sevdiğimiz birine sarıldığımızda onun şifalanmasına mühim bir katkı sağlıyoruz, öyleyse yaşadığımız bu kabz haline de farklı çerçeveden bakmak gerekiyordur belki...
Belki bu da bir tür "sımsıkı sarılmak"tır...
Bizim fark etmekte zorlandığımız ve aslında fıtratımıza aykırı olan bir durumun aydınlatılması ve bu esnada yaşayacağımız sancının selametle atlatılması için "Rabb" olanın bizi şefkatle sarmalamasıdır... "Rabb" olanın sonsuz merhametini, bağışlayıcılığını, rızıklandırıcılığını, koruyuculuğunu, lütufkârlığını hissettirmek için kendi yanılgılarımızla oluşturduğumuz rutinler kubbesini delerek bir kanal açmasıdır belki...
Tıpkı bir süre kendisine vahiy gelmemesi üzerine Hz. Muhammed'in içine girdiği duygusal durumun akabinde ona (ve onun şahsında Kur'an'ın tüm muhataplarına) Duhâ Suresinde müjdelediği gibi; 
" Yemin olsun kuşluk vaktine, 
Ve sükûna erdiğinde geceye, 
Rabb'in seni bırakmadı ve sana darılmadı. 
Elbette işin sonu senin için öncesinden daha hayırlı olacaktır. 
Rabb'in sana mutlaka lütuflarda bulunacak, sen de memnun olacaksın. 
O seni yetim bulup barındırmadı mı? 
Seni yol bilmez halde bulup yol göstermedi mi? 
Ve seni yoksul bulup zengin etmedi mi? 
O halde sakın yetimi ezme! 
El açıp isteyeni de boş çevirme! 
Rabbinin lutuflarını şükranla an."
(Duhâ; 1-11)
Sevgili kendim,,.
Arada bir sıkışıklık hissedebilirsin, gelip geçici bir durum olduğunu bil ve endişelenme. Gerçek anlamda idrakin açılana kadar sürüp gidebilir. Şayet hangi konuda şifalanmanın eşiğinde olduğunu bilmiyorsan hangi konuda daraltıldığına bakarak bunu anlayabilirsin. İşte o an da her şeyin hızlıca berraklaştığı görülebilir.  
 Aksi halde bu süreç sen bu durumdan doğru mesajı çıkartana kadar devam edip gidecek. Sen yine de ne olursa olsun şunu bil ki sen içindeki yetimin feryadına kulak verdiğin sürece "Rabb'in seni bırakmaz ve sana darılmaz" 
Hey azizim! Ömür dediğin de sanki bir okul mübarek! 
En mutlu bitireni ise en çok talim yapanı zahir...
 

Yazıyı Beğen :     1
Paylaş :