GÜNEŞLER GÜNEŞİ

GÜNEŞLER GÜNEŞİ
UĞUR CANBOLAT

AHLÂK-I HASENE erleri gurup eden, sönen güneşlerin meftunu olmazlar.
Onlar gerçeğin sırrını gizemlilikten uzak bir şekilde çözmenin ve ona teslim olmanın peşinde yürürler.
Bu sebeple kaynağını doğru belirlemenin hayati önemde olduğunun farkındadırlar.
Bu dünyada yaşarlar, evet.
İmkânlarından yararlanırlar.
Hayatlarının maddi yanını bu düzenlerken elbette bunlardan alabildiğine yararlanırlar.
Beşeri doktrinleri öğrenirler, bilirler.
Bilgiye kapalı değildirler.
Ancak değişken olan bu bilgileri kutsamazlar. Yararlanırlar. Eksiklerini görürler. Geliştirilmesine de imkânları ölçüsünde katkı sağlarlar.
Kendilerini izole ederek sosyal çekilmeye dayalı bir yaşam tarzına uzaktırlar.
Etkileşimi esas alırlar. 
Kendilerini başkalarından üstte, özel ve önemli görmek yerine herkesi aynı değerde görme erdemine sahip olmayı başarırlar.
Güneşte ısınırlar.
Şükürden geri kalmazlar.
Ancak en temel özellikleri vahiy olan güneşler güneşine dayanırlar.
İstinat noktaları burasıdır.
Bu güneşten yararlanan bilgileri onaylar, kabul eder ve taraftar olurlar.
O’na muhalif duran görüşlere değer verip yüceltmezler.
İnsan anlatımları açısından da temel yaklaşımları budur.
Güneşler güneşi olan yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim onlar için en temel ve vazgeçilmez kaynaktır.
Sevgili Nebi’mizin örnekliği ile bu güneşin ışınlarını tüm hücrelerine yansıtır, onunla ışır, onunla ısınır ve onunla aklını çalıştırıp, kalplerini işlettirirler.
Yalancı ve geçici güneşlere itibar etmedikleri gibi gölgesine bile rağbet göstermezler.
O sebeple abartılı övgü ve yüceltmelerden beri dururlar.
Ey hakikat yolunun gerçek güneşi bulmuş ve onunla ışıyan mutlu yolcusu!
Güzel ahlak yolunda Fahr-i Kâinat Efendimizin izinde yürümek istiyorsan eğer güneşler güneşi olan ilahi vahiyden uzak kalmamalısın.
Kendini onunla tenvir etmelisin.
İçini, dışını, duygularını, düşüncelerini ve buna bağlı olarak eylemlerini bu güneşin yardımıyla aydınlatıp tezyin etmelisin. 
Karanlık en küçük bir nokta, içine o güneşin huzmelerinin değmediği bir dehliz bırakmamalısın.
Hazreti İbrahim gibi geçen ve sönen güneşlere itibar etmemelisin.
Yüksek erdemler yolunda mesafe alabilmen buna bağlı.
Yoksa kendi etrafındaki çemberde biteviye dönüp menzile ulaştığını sanan divanelerden bir farkın kalmaz.
Güneşler güneşi olan Kur’an’ın önüne başka hiçbir şey koyamazsın, koymamalısın.
Sönmeyen mucize olan vahyin ebedi ışığı altında yol olmak istiyorsan şayet yapman gereken bu kararı vermendir.
Ve…
Ardından sarsılmaz bir iman ve dinmeyen bir gayret ile yürümendir.
Bulanlar böyle buldular.
Kaybedenler ise tersini yaptıklarından dolayı hüsranın acı verici derelerine yuvarlandılar.

Yazıyı Beğen :     3
Paylaş :