YETİŞ YA ALİ
YETİŞ YA ALİ
SEVGİ KELEŞER
(Yetiş Allah’ın aslanı!
Yetiş toprağın babası!
Yetiş yiğitlerin babası!)
İmam Ali üzerine tefekkür ediyorum bir süredir. Hatta semah dersleri alarak döndüm. Çünkü semah’ın algılanandan farklı olarak bir halk oyunu olmadığının, kendine dönüşler gerçekleştirerek kendilik bilincine yapılan derin bir yolculuk olduğunun bilincindeydim.
Nebi hânesinin üyesi olan Ali kimdi?
Yaşadığımız bu boyutta neleri temsil ediyordu?
İçimizde nerelerde var olmuştu ve neleri inşa ediyordu?
Ayrıca…
İçimdeki Ali’yle hoş muydum?
İlmin kapısı başka bir deyişle anahtarı İmam Ali’yi içimde aramak, aslında onun bu boyutta Sevgili Peygamberimizden alıp temsil ettiği ahlakı, olumsuzluklara mâni olan hikmeti, imanı uğrunda gösterdiği cesareti ve ilahi vahiy ile onu getiren Efendimize olan teslimiyeti kendi içimde, varlığımda tanımaya çalışmaktı. Ali’yi sim olarak içimde ararken fark ettim ki ; Ali bir hâl idi…
Kendini arayanın yolu Ali’den geçiyordu,
Sabri öğrenmek isteyenin yolu Ali’den geçiyordu,
Teslimiyette durmayı bilmenin yolu yine Ali’den geçiyordu.
Hazreti Peygamber Efendimiz demiş ki; “Ben ilmin şehriyim, Ali de onun kapısıdır. O halde ilim isteyen kapıya gelsin.”
Geldiğimiz o kapıları açabildik mi?
Suskunluğun ve aşikâr oluşun ilmi olan Ali’nin, taşıdığı anahtar içimizde ya!..
Yoksa söküp attık mı?
Bir boşluk hissediyorsak içimizde, bilin ki 0 anahtarın eksikliğindendir. Darlanmış hissediyorsak, içimizdeki Ali bizi çağırıyor demektir.
İşte dışarıya “Yetiş ya Ali” derken, içimize de çağrıdır bu, içimizdeki kapılara çağrıdır. Unuttuğumuz hakikate, bastırdığımız cesarete, gömdüğümüz merhamete, susturduğumuz vicdana bir çağrıdır.
İçimizdeki kendin olmanın kapısı olan Ali’ye çağrıdır.
Her içsel kapı, Ali’sini bekler. Yani sahip çıkan, tutan, yol gösteren Ali olma hali … O hâl bizde ancak vicdanla uyanır, cesaretle konuşur, merhametle yürür.
Ve sen içindeki Ali hâlini uyandırdığında, artık yalnız değilsindir.
Kalbimizde kinle, kırgınlıkla, korkuyla ördüğümüz duvarları ancak Ali’nin ilim diliyle yıkabiliriz. Çünkü Ali’nin dili ne zaman susacağını ne zaman haykıracağını bilir.
İmam Ali, toprağın babasıydı.
“Üzerine basanlar oldu, sustu. Ama o toprakta adalet filiz verdi. Sessizdi, ama diriltti.”
Ali’nin susarak haykırdığı hakikati duyabiliyor musunuz?
İşte o zaman biri senin susarak haykırdığın hakikati duymaya çalışacak.
Sevgiyle
Yorumlar