EZBERCİ ZİHİN VE KENDİLİK BİLİNCİ: CESARETLE İLGİLİ BİR ANALİZ

EZBERCİ ZİHİN VE KENDİLİK BİLİNCİ: CESARETLE İLGİLİ BİR ANALİZ 
HATİCE FAHRUNNİSA

Ezberci zihin, bilgileri sadece yüzeysel bir şekilde öğrenme ve tekrar etme eğiliminde olan bir anlayışı temsil eder.
Ne yazık ki bu yaklaşım, uzun vadeli bir kavrayışı ve yaratıcı düşünceyi sıkça da göz ardı eder. Çünkü ezber düşünmeye değil tekrara bağlıdır ve her ezberleyen anladı diye bir kaide yoktur. 
Bu yüzdendir ki Kur’an-ı Kerim’de Rabbimizin sorgulamamızı, derin düşünce ve tefekkürü bizden istediği âyetler çok fazladır.
Kapasitesini kullanamayan, sorgulamayan, eleştirmeyen, sunulanı olduğu gibi kabul eden itaatkâr insan tipi, otoriterinin en sevdiği bireydir. Çünkü kolayca yönlendirilebilen ve her söyleneni harfiyen uygulayan bu kişilerden ilk istenen de budur. Böylece bu bireylerden oluşan topluluklar, kendilerinden önce var olan kişilerin düşünce ve öğrenme yapısını ezberleyerek kolayca taklit ederler ve hakikati sorgulamazlar. 
“Allah size işte böylece âyetlerini açıklar ki düşünüp hakikati anlayasınız.” Bakara, 242
Sadece okumak ve ezberlemek değil gözlemleyip şahit olmanın da lezzetini tadacağız. Ki, bu durumda Allah’ın âyetleri, yalnız- okunan Kur’an değil, olayların ta kendileridir.
Zamanın yöntemleri ile farklı açılardan konuya bakıp bir araştırma yaparak bilinmeyen ve mevcut olmayan bir veriyi keşfetmenin aksine, geleneksel şekilde devam ettirilen ve hakikat olarak kabul edilen şeyleri benimsetmek ezberci zihnin temel olgusudur.
Yaratıcılığın sınırlandırılmasına ve eleştirel düşünce eksikliğine neden olan bu yapı aynı zamanda bilgilerin yüzeysel öğrenilmesine de yol açar. Üstelik sadece ezberlenen bilgilerin öğrenilmesi, gerçek dünyada uygulamaya dönüşmekte zorluğa sebep olur ki bilgi pratiğe dökülmediği sürece sınırlı bir değere sahiptir. Bu yüzden sahabe efendilerimiz Kur’an âyetlerini onar onar okur ve yaşamlarına geçirmeye çalışırlardı. Ezberlenen kolayca unutulabilir oysa yaşanan bir deneyim unutulmaz. 
Elbette matematik, mantık, fizik, kimya gibi açıklama gerektiren alanlarda ezberlemenin kendine özgü bir yeri vardır fakat inanç ve duygular gibi insanın içsel ilerlemesini sağlayan bir eğitimde ezberler ilerlenmek istenen yolun önünü keser.
Kişinin zihnindeki değer doğru dahi olsa düşünce ekseninden inanç eksenine taşındığı için kör keskin inanç haline gelebilir. Bu konu artık birey için sorgulanmaz, tartışılmazdır ve eleştirenleri, konu üzerinde tartışan herkesi de düşman ilan etmesine sebep olabilir.
 Ezber mekaniktir. Araştırmak, sormak, kuşku duymak, karşılaştırmak, yorumlamak, analiz-sentez yapmak, çıkarımda bulunmak gibi zihinsel bir çaba gerektirmez. Bu nedenle insan gelişemez, o konuda derinleşemez. Çünkü ezber davranışlar ya da düşünce kalıpları aklı, duyguları ve sezgileri devre dışı bırakır. 
Oysa anlamak, bir olgunun anlam dünyasına girmeyi, orada yaşamayı ve bir yer edinmeyi gerektirir. Yani anladığımız her konuyu kendi dünyamızda ve çevremizde yeniden keşfetmek ve deneyimleyerek yeniden anlamlandırabilmemiz elzemdir. 
Bu bilgi denizinde yüzmeye benzer. Yüzme bilmeyen biri için korkutucu olabilir elbette. Fakat cesaretle bir kez girdiğimizde alışılmışın dışında yeni yollar keşfedeceğimizi, risk alabilme yetimizin arttığını ve pozitif değişime kolayca adapte olacağımızı da göreceğiz. 
Cesaret, ezberi bozmak için temel bir itici güçtür. Ezberlenmiş bilgilerin dışına çıkabilmek, sıra dışı perspektifler keşfetmek ve yaratıcı çözümler üretmek, cesaret gerektirir. Bir konuda mevcut bilgileri sorgulamak ve alışılmış düşünce kalıplarını kırmak, çoğu zaman adım atmaktan ve risk almaktan geçer. Bu da cesaretin, öğrenme ve gelişme sürecinde kritik bir rol oynadığını gösterir. Ayrıca, değişen ve hızla gelişen dünyada ayak uydurabilme yeteneği için de cesaret büyük önem taşır. 
Cesaret, potansiyelimizi en üst düzeye çıkararak, sınırlarını zorlamasına ve yeni ufuklara açılmasına olanak tanır. Bu nedenle, ezberi bozmak ve gerçek anlamda öğrenmek için cesareti hayatımızın merkezine koymak çok kıymetlidir.
Sonuç olarak, ezberleri bozmak için cesaret, alışılmışın dışına çıkmak, kendimize ait yeni yolları keşfetmek ve üreten yaratıcı düşünceyi teşvik etmek için kritik bir faktördür. 
Cesaret, potansiyelimizi en üst düzeye çıkararak daha etkili bir öğrenme ve gelişim süreci yaşanmasına da olanak tanır.
Unutmamalı ki, nakil ve ezber ile reşit ve kendini bilen bireyler yetişmez. 

Yazıyı Beğen :     1
Paylaş :