ÖZ BAĞLILIK VE SAMİMİYET

ÖZ BAĞLILIK VE SAMİMİYET
HATİCE FAHRUNNİSA

Hepimizin gardırobunda elbiselerimizin yanında duran çeşit çeşit maskelerimiz vardır. Belki
kabullenilmek için, belki çevreye uyum sağlamak adına ya da çok sevdiğimiz biri üzülmesin diye
taktığımız maskelerle dolu dolaplarımız, çekmecelerimiz.
Hemen hemen hepimiz böyle süreçlerden geçtik, geçiyoruz. Samimi bir şekilde davranmak yerine,
insanlara duymak istediklerini düşündüğümüz şeyleri söylediğimiz de oluyor. Gerçek doğamıza aykırı
davranıyoruz. Öz canlılığımızı yitiriyoruz.
Kendimiz değiliz. Özgün hiç değil.
Çok yorucu bir yaşam tarzı bu. Oysa ilişkilerimiz hayatımızın temelini oluştururlar. Ailemizle,
çevremizle ve en önemlisi kendimizle olan ünsiyetimiz, samimiyet dokusuyla şekillenir ve bu dokunun
kalitesi, ilişkilerimizin derinliğini belirler.
Samimiyet, bir ilişkiyi sadece yüzeyde değil, kalpte kurulan bağlarla güçlendirir. Birbirimize içtenlikle
yaklaştığımızda, ilişkilerimizde köprüler kurar, güveni inşa ederiz.
Evet, kırılabiliriz. Alınganlık, taşkınlık gösterdiğimiz zamanlar da olur. Fakat bu bağ daha içte,
kırılganlıkları paylaşma cesaretiyle başlayabilir ve birbirimize gerçek varlığımızı sunma gücünü içinde
barındırır. Sonucunda ise birbirimize dostluğumuzu, kardeşliğimizi ve sevgimizi cömertçe sunarız.
Fakat öz bağlılık, öncelikle kendi duygusal, zihinsel ve fiziksel varlığımıza karşı derin bir anlayış ve
kabul içinde olmamız demektir. Yani önce kendimizle olan ilişkimizi düzenlemeli ve merkezimize
değerlerimizi almamız gerekir. Bunu bizim adımıza kimse yapamaz. Dışarıdan bir yardım beklemek
faydasızdır.
Merkezimizde Rabbimiz ile olan ilişkimizde samimiyeti yakalamış olmak da aslında kendi hakikatimizi
de görmemiz için bize kapılar aralayacaktır. Bu çerçevede süregelen öz bağlılık, bizim kendi
değerlerimizi, ihtiyaçlarımızı ve duygularımızı açık bir şekilde tanımamıza ve bu doğrultuda kendimizle
uyum içinde yaşamamızı sağlar.
Samimiyet öz bağlılığın bir uzantısıdır kanısındayım. Kendisiyle duygusal anlamda barışık olan bir
birey, başkalarına daha açık ve gerçek bir şekilde yaklaşabilir ve ünsiyet kurar. Muhabbetin temelleri
atılır.
Samimiyet, duygusal açıklık, dürüstlük ve içtenlikle ilişkiler kurmayı içerir. İç dünyamızı anlama ve
kabul etme sürecini anlatan öz bağlılık ise içsel zenginliğini paylaşma ve diğer insanlarla derin bağlar
kurabilme becerisini yansıtır.
Birbirini tamamlayan bu iki unsur sayesinde de sağlam temellere dayanan sağlıklı ilişkiler kurulur.
İlişkilerde dürüstlük ve güveni artıran bu kavramlar aynı zamanda duygusal dayanıklılığımızı artıracak
ve stresle daha etkili bir şekilde başa çıkmamızı da sağlayacaktır.
Sağlıklı ilişkiler sağlıklı sınırları getirmeli. Öz bağlılık bu sınırları kendiliğinden kolaylıkla ve abartısız
çizer. Kendi değerlerini tanımak ve bu değerlere uygun yaşamak, sınırları zaten belirleyecek ve kişisel
refahı sağlayacaktır.
Tüm bunlar özgür ve özgün bir birey olarak merkezinde, kendinin efendisi olarak yaşamak isteyen
farkındalıklı kişilerin canlılık belirtisidir.
Öz canlılık ise kişinin içsel doğruluğuyla uyumlu olarak kendisine bahşedilmiş potansiyeli dengede
yaşamasını, kendisi olmasını ve başkalarına karşı samimi bir şekilde bunu ifade etmeyi gerektirir.
Dış etkiler veya toplumsal beklentiler tarafından şekillenmeksizin; inancına sadık kalmaktır canlılık.
Sonuç olarak, öz bağlılık ve samimiyet, ilişkilerimizden yaratıcılığımıza, içsel gelişimden manevi
bağlantımıza kadar pek çok alanda önemli bir role sahiptir.
Kendi duygusal dünyamızla barışık olmak, sağlıklı ilişkiler kurmak ve yaratıcı süreçlere derinlik katmak
için bu özellikleri geliştirmek kritiktir.
Aynı şekilde, Rabbimiz ile olan içsel iletişimde samimiyet, içsel barış ve teslimiyet duygusunu içerir,
ruhsal bağımızı güçlendirir.
Öz bağlılık ve samimiyet, bireyin kendini anlaması, başkalarıyla sağlıklı bağlar kurması ve manevi
boyutta derinleşmesi için güçlü bir temel oluşturur. Bu özellikler, insanın içsel zenginliğini
keşfetmesine ve yaşamını daha anlamlı kılmasına yardımcı olur.

Yazıyı Beğen :     3
Paylaş :