SÜREKLİ HAKLILIK
SÜREKLİ HAKLILIK
HATİCE FAHRUNNİSA
Kabul edemediğimiz, bizi zorlayan duygu, düşünce ve davranışlarımızı kendimize uygun gelen bir amaç için kullanmak bencilliğin bir başka yönüdür.
Bize sıkıntı veren, zorlayan, endişe ve utanç duygusundan korumaya çalışırız benliğimizi. Bu sebeple bu duygudan ve ona bağlı olan eylemlerden kaçarız. Bir yere kadar anlaşılabilir bir durumdur ve gayet insanîdir. Kısa mutlulukları tercih eder ve zamanla da unuturuz kaçtığımız şeyleri.
Bir daha hiç bunları yaşamayacağımızı zannederiz. Yaşattığımızı yaşadığımızı da unuturuz.
Haklı bulunma çabası esasen bir savunma mekanizmasıdır.
İnsanlar, zorlu durumlarla başa çıkmak için bilinçdışı savunma mekanizmalarına başvurabilir. Kendini sürekli haklı bulma, bir tür savunma mekanizması olan "rasyonalizasyon" örneği olabilir. Kişi, kendini rahatlatmak ve kabul etmek istemediği gerçekleri görmezden gelmek için kendini haklı çıkarma eğilimindedir.
Nereye kadar bilinmez.
Özsaygısı olmayan, olumsuz bir benlik algısına sahip olan kişi de kendini haklı çıkarmak için sürekli olarak başkalarını eleştirebilir veya suçlayabilir. Bu durum kişinin kendi değerini koruma veya başkalarının eleştirilerine karşı duygusal bir savunma şekli olabilir.
Bu kişilerin iletişim sorunları olduğunu da gözlemlemişsinizdir. Düşüncelerini ve duygularını doğru bir şekilde ifade etmekte zorlanan insanlar için kendini sürekli haklı bulmak, çatışmalardan, eleştirilerden kaçınmak veya kontrol etme çabası olarak ortaya çıkar.
Bunun da bir sonu var elbet.
Bu sürekli haklılık veya ön yargıları nedeniyle de oluşabilir. Örneğin, bir kişi belirli bir inanç sistemine veya ideolojiye sıkı sıkıya bağlıysa, farklı görüşleri veya eleştirileri reddetme eğilimi gösterebilir.
Ne çok karşılaşıyoruz değil mi? Özellikle sosyal medyada okuduğu her şeyi doğru kabul eden ve sorgulamadan inanan kişilerin klavye silahşörlüğüne maruz kalmayanımız yoktur.
Empatik bir bakış ile olayları değerlendirememek de sebeplerden biri aslında. Bu kişiler karşısındakinin perspektifinden bakamazlar. Kendi doğrularını da evrensel kabul ederler.
Hepimiz zaman zaman bu sebeplerle bir haklılık yarışına girmişizdir. Fakat düşünmemiz gereken şey şudur:
"Ben neyi harcıyorum?"
Ne yazık ki insan insanı harcar. Hem de üç dakikada yapabilir bunu. Pek çok şey harcanabilir üç dakikada. Ve insanın kendini harcaması üç dakika bile sürmez çoğu zaman.
Kendini ve imanını harcayan insanın da haklı olmak için bahaneleri çoktur.
Gerçeği kabul edemezler. Aslına bakarsanız gerçeği göremezler. Dolayısıyla hakkı objektif olarak görmek yerine, kendi subjektif algısını ve deneyimlerini temel alırlar. Sebep, başkalarının farklı bir perspektiften bakışını ve farklı bir algıyı kabul etmezler. Bu durum fazla ileri giderse ruhsal bir hastalığa götürebilir kişiyi. Bir de kendi deneyimlerini genelleştirenler var. Kendi doğrularının evrensel olduğunu düşünenler başkalarının deneyimlerini veya bakış açılarını görmezden gelmeyi iyi bilirler. Kendi yaşadıkları tek ölçütleridir.
Haklı olduğuna inanan ve argümanları desteklemek için yanlış bilgilere veya yanıltıcı inançlara da sapanlar bozuk para harcar gibi harcar imanını. Ve elde var hüsran. Allah muhafaza.
Bu yüzden başkalarını suçlamak da çok kolaydır. Kendini haklı çıkarmak, başkalarını suçlamak, sorumluluğu üzerlerine atmak için en kestirme yoldur. Kendi hatalarını veya eksikliklerini kabul etmek yerine dikkati başka bir yöne çekmeye çalışma girişimini başaran insanların tek motivasyonu kendini değerli hissetmek istemekten başka bir şey değildir.
Bu bahaneler, kişinin kendi fikirlerini ve inançlarını koruma eğiliminden kaynaklanır. Dedim ya gayet insanî. Ancak, sağlıklı bir iletişim ve ilişki için önemli olan farklı görüşleri kabul etme, eleştirilere açık olma ve empati gösterme yeteneğidir. Hepimizin potansiyelinde var bu. Yeter ki büyümek ve öğrenme fırsatlarına açık olalım.
Nasıl yapacağız? Sürekli haklı olduğumuz zannından nasıl kurtulacağız?
Elbette hepimiz için farklı işleyen bu sürecin güzelleşmesi yine her birimiz için farklılıklar gösterir. Fakat genel anlamda bakacak olursak odaklanmamız gereken hususlar şunlar olabilir.
Farkındalık geliştirme: İlk adım, kişinin kendi davranışlarının farkına varmasıdır. Haklı olduğunu zanneden biri, bu düşünce kalıbını ve olası etkilerini tanımalıdır. Kendi düşünce ve davranışlarını objektif bir şekilde gözlemleyerek, neden sürekli haklı olduğuna inandığını anlamak önemlidir. Kendilik bilinci ile sağlanan bu gelişme zamanla sadece bu yönde ifrat davranışların değil kişinin her tür dengesiz yönlerini de şifalandıracaktır.
Kendi zayıf yanlarını kabul etme: Hiç kimse mükemmel değildir ve herkesin zayıf yanları vardır. Kişi, kendi zayıf yanlarını ve hatalarını kabul etmeye ve bunları geliştirmeye odaklanmalıdır. Kendi kusurlarını görerek, başkalarının eleştirilerine daha açık hale gelebilir.
Empati geliştirme: Empati, başkalarının duygularını, düşüncelerini ve bakış açılarını anlama ve kabul etme yeteneğidir. Sürekli haklı olduğunu zanneden biri, başkalarının perspektifini anlamak için empati geliştirmeye çalışmalıdır. Bu, karşılıklı anlayışı artırarak daha sağlıklı ve yapıcı ilişkiler kurmaya yardımcı olur.
Açık iletişim ve dinleme becerilerini geliştirme: Kişi, açık iletişim becerilerini ve etkili dinleme yeteneğini geliştirmeye odaklanmalıdır. Diğer insanların farklı düşüncelerini, eleştirilerini ve geri bildirimlerini anlamak için aktif bir şekilde dinlemeli ve iletişimde açık olmalıdır.
Öğrenmeye ve gelişime açık olma: İyileşme sürecinde, kişi öğrenmeye ve gelişmeye açık olmalıdır. Kendi fikirlerini ve inançlarını sorgulamalı, farklı bakış açılarına ve bilgilere açık olmalıdır. Yeni deneyimlerle öğrenmek ve kendine şahit olmak, sürekli haklı olduğunu zanneden birinin kendini geliştirmesine yardımcı olabilir.
Bu adımlar, sürekli haklı olduğunu zanneden birinin kendilik bilinci ile dengeye ulaşma yolunda ilerlemesine yardımcı olabilir. Ancak, her bireyin durumu farklı olduğu için kişinin kendi algısına ve ihtiyaçlarına uygun bir yaklaşım belirlemek elzemdir.
Yorumlar