ALGI VE DUYGU YÖNETİMİ

ALGI VE DUYGU YÖNETİMİ
SEVGİ KELEŞER

Bir varmış, bir yokmuş, göklerden Ay etkisi gelirken, yerlerden Merkür dengesinde iken, ben kendilik bilincinde tıngır mıngır sallanır iken, ip koptu, devrildim, efendim.
Yazılarımı takip edenler bilir, yakın bir zamanda “duygularının efendisi olmaya gönüllüyüm”  diye yazıp paylaşmıştım. Sen misin “ gönder gelsin!” diyen dönüşüm değil belki ama düşüşüm muhteşem olmuştu.
Aslında pek de yazma taraftarı değildim lakin , baktım çevreme her bir arkadaşım, bir dert ile boğuşuyor. Kendini bataklık içinde hisseden mi dersin, ölüm acısı ile yüreği yanan mı dersin, hayati tehditler altında işini yapmaya çalışan mı dersin, sağlık sorunları ile uğraşanlar mı dersin…
Anlatamam size yahu; kimse bıraktığım yerde değildi ! Onlara destek olmaya gitmek istesem de kendim de “ dertler derya olmuş, ben de bir sandal” modunda dengede kalmaya çalıştığım için ne kimse bana yardıma koşabiliyordu ne de ben onlara koşabiliyordum.
Bir fırtına tutmuştu herkesi, deryaya karmıştı sanki.
Herhalde dedim kıyamet böyle bir şey olsa gerek.
Ancak “ ben buradayım, yaşıyorum”, “ kalbimdesin”, “ dualarımdasın” cümleleriyle uzaktan ilişebiliyorduk birbirimize.
Dedim “Sevgi ! Sen paylaşmaya devam et , düşmek de hayata dahil.”
Belki bu satırlara tutunup, güç alıp ayağa kalkan olacaktı.
Ne zaman enerjimi düşük hissetsem, belli mekanlarım, yerlerim, arkadaşlarım vardır benim, bir araya gelir şarj olurduk . Lakin bu sefer arkadaşlarım deryada dertlerde, mekanlarım ve yerlerim tadilatta kapalı ya da erişemeyeceğim pozisyondaydı.
Dımdızlak tek başınaydım.
Ve maalesef o sevgi dolu, neşeli, güler yüzlü Sevgi gitmişti. Mahşerin dört atlısından biri olan şüphe kalbime düşmüştü. Bu da öfkeye sebep olmuştu.
Sahip olduğum güzel duygularımın celladı oldu.
Sessizliğimde bulduğum mutlu anların katili oldu.
Sessizliğimde duyabildiğim içsel sesimin paraziti oldu.
İçsel özgürlüğümün katili oldu.
Bütün bunlara izin veren bendim.
Göklerden Ay etkisi, tutulma ile birlikte öyle bir çarpmıştı ki; acizlik, yalan haberler, gıybet, fitne, fucurluk, duyulması hoş olmayan şeyler, zayıflık, korkaklık, çekingenlik gibi sıfatların hepsiyle çarpmıştı bana.
Yaptığım iç gözleme göre, artık duygularının efendisi olmayı başarmış bir Sevgi açığa çıkmıştı.
Kötülüğe karşı dirençli, musibetlere karşı tahammüllü olma halini açığa cıkarabilmiştim.
Duygusal ve güdüsel hareket etmemiştim.
Üstelik, ilahiye açık bilinçaltını tanımış ve bu konuda farkındalığım gelişmişti.
Bu iyi haber elbette.
Lakin; gökler ve yerler kendini artık Venüs etkisi ve dengesine teslim ederken, çözülmesi gereken yeni bir sorun yumağının bana hediye edildiğini anladım.
Neydi bu?
Algı aldanması!
Algı aldanması yapılarak, insanlar kandırılmıştı. Sistem (Matrix), kendimi değersiz ve yetersiz hissettirecek insanları (ben varlık diyorum ?) karşıma getirmişti. Bayağı bayağı kötü insanlardı.
Zihnimi, algı aldanması durumlarından arındırmak için şefkatli bir şekilde eğitmem gerekiyor.
Şefkat; severek merhamet göstermek demektir.
Venüs etkisinde, öz şefkat, öz merhamet göstermeliyim kendime .
Mahşerin dört atlısından biri olan şüphenin (diğer üçü korku, telaş, tereddüt) yerine iffet erdemini (diğer üç erdem cesaret, hikmet, adalet) koymalıyım !
İffet iki bacak arasını korumak değildir. Hayâ sahibi olmaktır. Ölçülü davranmaktır. Duyguların ve nefsin buyruğuna uymamaktır. Samimi olmaktır. Nezaketli olmaktır. Fikirler ayrıldığı, sözler çoğaldığı zaman, sertliği, bölücülüğü istememektir. Barışı istemektir.
Gönlü zengin, kalbi engin olabilmektir.
Sevgi yle

Yazıyı Beğen :     0
Paylaş :