EHLİ ZİKİR OLMAK
EHLİ ZİKİR OLMAK
UĞUR CANBOLAT
AHLÂK-I HASENE erleri zikir ehli olur.
Öyle belirli zamanlara hasredilerek hapsedilmiş bir zikir hâli değildir bu.
Güzel ahlak yolcuları daimi zikir hâlinde olurlar.
Onları bu mertebeye çıkaran budur zaten.
Zikirden koptukları zaman üzerlerinde taşıdıkları cezbedici parıltılarının kaybolacağını ve zulmete gark olacaklarını çok iyi bilirler.
Bu sebeple zikir ehli olmayı daime önceler, önde tutarlar.
Ahlâk-ı hasene insanları bizim klasik olarak anladığımız zikir şeklini tercih etmezler.
Belirli isimleri yine belirli sayıda ve yine belirlenen vakitlerde otomatikleştirerek mânâsından habersiz olarak hızlıca bitirmek için çabalayanlardan değillerdir.
Ellerinde tespih veya zikirmatik ile görülmezler.
Onların tüm hayatları zikir üzeredir.
Onlar zikri yüce kitabımızın kendi ismi olarak belirlediği zikrin talibidirler.
Kur’an-ı Kerim’i okumayı, anlamayı ve her daim hatırda tutarak tüm iş ve işlemlerini vahyin öngördüğü şekliyle en doğru biçimde kesintisiz olarak yapmayı gerçek zikir olarak görürler.
Bunun içinde ciddi bir Kur’an talebesi olmayı önemserler.
En büyük emelleri vahiyle hemdem olmaktır.
Hemhal olmaktır.
Bazı âyetleri görmezlikten gelmezler.
Kendilerince yaptıkları seçkiye göre belirli âyetleri öne çıkararak bununla yetinmezler.
Kur’an’ın her âyeti onlar için çok mühim ve vazgeçilmezdir.
İşlerine geleni tercih edip bunun satışını yapan tüccar Müslüman, tüccar derviş olmaktan imtina ederler.
Vahye bütüncül bakarlar.
Tümünden kendilerini sorumlu tutarlar.
Anlatmak için, nutuk atmak için, prim yapmak için değil yaşamak için okurlar.
Kur’an’ı hayatlarına hayat yaparlar.
Güzel ahlak erleri için Kur’an-ı Kerim sadece gerektiğinde başvurulacak ansiklopedik veri barındıran bir bilgi kitabı değildir.
Hayatı ilmek ilmek dokuyan ve nokta nokta okuyan bir kitaptır.
Onlar için yüce kitabımız kesin bilgiyi barındırır.
Öğrendikleri yarım yamalak ve yanlış bilgileri Kur’an’a onaylatmak cüretinde bulunmazlar, bunun yerine hayatlarını O’nun onayladığı şekilde yaşamayı kulluklarının biricik gereği olarak görürler.
Bu sebeple de zikir olan Kur’an’ı her an hatırlarında tutarlar.
Kalplerin ancak zikir olan Kur’an’ın anlaşılması ve yaşanmasıyla tatmin olacağını çok iyi bilirler.
Ey hakikat yolunun sahih yolcusu!
Zikir konusunda yanlış veya eksik telakkilerini gözden geçirmelisin.
Vahyin tümünün zikir olduğu yüksek bilincine erişmelisin.
Onun tüm prensiplerini yaşamına tatbik edebilmek için sürekli akılda tutman gerektiğini bilmelisin.
Okumak ile anlamayı birbirinden ayırmamalısın.
Sevap tüccarı olmaktan vazgeçip Kur’an’ın öngörüp belirlediği bir kul olabilmek için bu yolda cehd etmelisin.
Hayata katmadığın Kur’an’ın zâkiri olamazsın.
Böyle davranmayı sürdürürsen eğer papağan olmaktan bir farkın kalmayacak.
Önümüzde Sevgili Peygamberimizin muhteşem uygulaması ve Kur’an’a karşı takındığı tutum durmaktadır. Sahabe Efendilerimizin gelen âyetlerle kendi tutumlarını nasıl belirledikleri aşikârdır.
Onlar zikir ehliydi.
Zâkir idi.
Unutma ki, anlamadığın Kur’an’ın zâkiri olamazsın.
*Resim:Islamic theologian with Quran (1902) Osman Hamdi Bey (Turkish, 1842 – 1910)
Yorumlar