GERİ DÖNDÜRÜLEMEYEN İMAN

GERİ DÖNDÜRÜLEMEYEN İMAN
UĞUR CANBOLAT

AHLÂK-I HASENE erleri geri döndürülemeyen bir imana sahip olmak isteyenler arasından çıkarlar.
O nedenle kişinin kendi oluşturduğu inanç ile yüce Rabbimizin her an zikir olarak hayatımızda canlı tutmamızı istediği Kur’an-ı Kerim’in öngördüğü iman arasındaki temel farklara odaklanarak inanç ve iman ayrımını sahih bir biçimde yaparlar.
Aynı şekilde küçüklüğümüzden itibaren her birimizin beslendiği örf ile iman arasındaki farkı da görürler. Vahyin onayladığı yani maruf olan ile olmayanı ayrıştırma yetisini geliştirdiklerinden burada da harici bir müdahaleye, katışıklığa müsaade etmezler.
Dolayısıyla geri döndürülebilen, müdahale edilebilen, maniple edilebilen taklit bir imana değil kesin bilgi olan Rabbimizin buyruklarını ve onları Resul-i Ekrem Efendimizin nasıl uyguladığına dikkat kesilirler.
Güzel ahlak yolcularındaki bu keskin nazar onları geri döndürülebilen, değiştirilip başkalaştırılabilen, nefsin heva ve isteğine göre tasarlanan sahte inançlardan uzak tutar. 
Bunu temin edebilmek elbette kolay değildir ancak imkânsız da değildir.
Yüksek erdem yolcularının sürekli vahyin aktif öğrencisi olmaları bu sebepledir. Onlar döne döne hayatlarının değişmez birinci kaynağı olan ilahi vahye yakın dururlar.
Okurlar. Anlamaya çalışırlar.
Problemlerini ilk elden Kur’an’a arz etmeyi kulluğun bir gereği ve mü’min olmanın bahtiyarlık sunan nişanesi olarak yerine getirirler. Sahih olan bu tutumları onlara lütuf olarak geri döner.
Zira onlar öğrendiklerini ihlasla amele dönüştürürler.
Amele dönüşen bu ilim onlara yeni bilgilerin, taze derin tefekkürlerin kapılarını açar.
İşte bu sebeple güzel ahlak yolcularının kalbi sürekli Kur’an mesajlarına açık olarak çalışır.
Sevinçleri bu şekilde zuhura gelir. Kederleri yine bu şekilde açığa çıkar.
Yani hem neşeleri hem hüzünleri Kur’an-ı Kerim ile olan kesintisiz samimi iletişim ile sağlanır.
Akıllarını vahiy ile işlek tuttuklarından hariçten gelen ister eski ister moda cereyanlardan etkilenmezler. 
Elbette başka bilgilere kapalı değildirler. 
Onlarda başkaları gibi okurlar, dinlerler, izlerler, gezerler ancak özleri vahye mutabık olarak yaşama pratiği kazandıklarından imanlarını çeldirmezler.
Allah onları bu tehlikeden muhafaza eder zira her şeye ilahı mesajın öngördüğü şekilde bakarlar. Toplumdan farklı görünmek için kendilerini olmadık mitolojilerin, efsanelerin mağduru etmezler.
Yanlış anlatımların kurbanları haline getirmezler.
Öncelik fıkhı konusunda kalpleri sabit olduğundan nefsin hoşuna giden anlatımlardan imanlarını geri döndürecek şekilde etkilenmezler. Dünya tarihinin gördüğü ve beşeriyetin kendi icat ettiği dinleri eskilerin masalları ve aldanmışlıkları olarak değerlendirip kültürel bilgi olarak alıp kenara koyarlar, takılmazlar. Sahih imanları için şükür secdeleri yaparlar.
Ey hakikat yolunun geri döndürülemeyen sahih imana sahip olan kalbi uyanık yolcusu.
Sende güzel ahlak yolcuları gibi olmak istiyorsan taklitten kurtulmalısın.
Başkalarını elbette dinleyebilirsin ama şiarın onlar gibi sözün en güzeline uymak olmalıdır.
Rabbimizin demediklerini O’na yükleyerek kendi milletine, örfüne ve hevesine göre insanlar tarafından oluşturulan mistik ve yöresel anlayışlara dinmiş gibi itibar etmemelisin.
Eğer böyle yapmazsan kaybedilen bir imanın eski sahibi olarak öteye göçersin.
Kaybedilmiş sahih bir imanın kötü neticesi eski veya yeni uyduruk inançların sahte mü’mini olarak pişmanlık içinde dirilmektir. 
Bu ehl-i Kur’an olarak sana yakışmaz.
Rabbimizin indirdiği Efendimizin duyurduğu ve tamamlanmış bir nimet olarak bize lütfettiği bu dini bırakıp farklı kültürlerin kendi devşirdikleri, temelsiz beşer yapımı dinlere itibar etmemelisin.
Nefsin bunları sana elbette farklı, çekici ve zevkli gösterecektir. Elinin tersiyle ittirip atmalısın.
Ki, hayatın öte tarafında yitirilmiş, geri döndürülmüş bir imanın utancıyla dövünenlerden olmayasın.
 

Yazıyı Beğen :     1
Paylaş :