GÖNÜL PERDESİ MAKİNEDE YIKANIR MI
GÖNÜL PERDESİ MAKİNEDE YIKANIR MI
SERKANT DERVİŞOĞLU
Uzun süredir gözümde büyüyen bir mesele perdeler. Bakıyorum bakıyorum ha bugün ha yarın diye diye sürüncemede kalan ve bir gönül yorgunluğuna sebep olan bir hadise oldu evdek perdelerin yıkanması.
İnanın kelimelerle ifade etmek çok zor. Ah bu üşengeçlik ah bu tembellik ah ah.
Kendi kendime verdiğim bu mücadele hayat memat meselesi haline geldi o değil ablama da söz verdim şimdi. Kendisi kazayla eve gelse yüzüne bakacak halimde yok inanın. Hangi yüzle bakarım O’na. Ben sana demedim mi niye bitirmedin dese yüzüm düşer içim sıkılır, evin Küçük Prensi olmak da bir yere kadar. Alırlar adamın façasını hiç anlamazsın.
Evi kuran annemde nereden görmüş etmiş bilmiyorum vehminde ya da muhayyilesinde dışardan gelecek tehlike diye gördüğü durumlar için önce bir güneşlik, sonra bir tül , sonra kalın perde…
Eh be tek tek yıka bunları şimdi. Evde on iki cam her birinde üç tane latif de perde.
Sanki olur perdesi imtihan perdesi bir de olmaz perdesi gibi.
Bir camdakileri halletsem diğer camlar duruyor. Her biri ayrı zorluk bazıları yapısı ve duruşu itibariyle daha kolayıma geliyor. Bazıları inanılmaz zorluyor ama oluyor, bazısı Allah-u alem ne zaman isterse o zaman oluyor.
Tabi perdeleri yıkamak daha ayrı bir dert. Kumaş farklılıklarından dolayı zahmetli, çitilenmesi, döndüğü devir, kullandığın deterjan, kimine yumuşatıcı, süresi en son sıkması ona göre olacak.
Bunlar da tecrübeyle ve ziyan edilen zamanla öğrenilmiş bilgiler. İnanın söylemesi kolay uygulaması o kadar kolay değil. Bazen canınız çıkar, Gümüşhaneliler canım daraldı der öyle eder insanı.
Dikkat ettim de bu perdeler, evin yani hanesindekilerin tabiatını ortaya koyan tarzda oldukları sanki. Her hanenin perdeyle olan durumu cebelleşmesi o hanenin bize hâlet-i ruhiyesini gösterir.
Bazılarında tül yoktur bazılarında kalın perde bazılarında güneşlik yoktur. Ama mutlaka bir perde vardır. Ve ona göre bir yıkama durumu söz konusu olur.
On iki camlı evdeki perdeler bize o hanedeki kişilikleri gösteriyor gibi.
Zannımca en zoru da o camı silmek ve parlatmak olsa gerek. Ona ulaşana kadar daha çok yolum var gibi gözüküyor. Önce şu perdeleri hallet Küçük Prens oraya girme şimdi. Bazı öğrenciler hocalarına hep en son durumla alakalı sorular sorarlar ya ben de önümdekini hazmetmeden cama taktım şimdi. Demek ki neymiş, her aklına geleni tartmadan ölçmeden yerli yersiz sorma.
Zahiri yaşamımızın bir parçası olan evdeki perdelerde aynı Gönül hanemizin pencerelerini örten, belki muhafaza eden belki de sırlayan hakikati asla bilemeyeceğiz, ne olduklarını ve ya neden olduklarını. Şunu biliyoruz ki perdeler var “Hicap” deriz hatta. Bunları da aralamamız gerektiğini de asla unutmamalıyız.
Onları nasıl aralayacağımız konusunda türlü türlü bahisler doktrinler, psikolojik analizler tasnif edilmiş ve bu konular için kurumlar oluşmuş. Evdeki perdeler de olduğu gibi ona göre makine de ayar geliştirilmiş, ar-geler yapılmış, yüzlerce hatta binlerce mühendis bu konular için zaman ve mesai harcanmış. Bunlar için meşrebe ve kumaşa göre deterjanlar, yumuşatıcılar yapılmış, ayrı ayrı tesisler ve insanlar yoğun bir araştırma sonucunda bir uygun ortam ve zemin oluşmuş. Sana da yerinden çıkarıp makineye atmak kalmış.
Attık mı hayır.
Peki bizi neydi alıkoyan ?
O perdelere bakmamaya iten, yüz çevirten
Neyi hatırlatıyordu ?
Yüzleşmek hakikaten kolay değil. Farkındalık istiyordu önce bir problem olduğunu anlamak için. İçe doğru bir yolculuktu bu çünkü.
Travmalar çıkacaktı karşımıza. Onlarla karşı karşıya kalmak istemiyorduk. Basit bir hareketin aslında niyeti fiile dönüşü ne kadar zorluyordu.
Biliyorum kolay değil ne yaşanmışlıklar kemikleşmiş duygular, ailemizin bize miras bıraktığı o kalın perde yerinden hiç çıkmıyordu.
Bazen yıkamak yerine gözüme gözükmesin diye biraz değişim belirtisi olsun maksadıyla kah sağa kah sola tutturduğumuz süslü tokalarla kenara çekeriz o kalın perdeyi. Cesaretimiz yoktur onu yıkamaya. Çünkü biliriz o nu yerinden çıkarttığımızda yerine bir daha asmak istemeyeceğimizi biliriz. Sonra ne gerek varmış buna diyeceğimizi... Bu yeni durumda korkutur bizi.
Korkma cesaret et ey yiğit kişi.
Emin olun ne köklerinizi kaybedersiniz ne de alışkanlıklarınızı onlara ne anlam yüklediyseniz. Aslında onları bırakmak istemediğinizden kaynaklanıyor tüm bunlar. Yeni yaşam şekli sizi endişe ettiriyor.
Ama denemedin ki nereden biliyorsun ?
Bütün perdeleri yerinden çıkarıp yıkayabilirsin korkma. At makineye. Aç pencereleri mis gibi hava girsin gönül bahçene. Şöyle derin bir nefes al ver çek ciğerlerine miski amber kokusunu. Güneş girsin Ay’a ihtiyaç duymadan nuru ısıtsın o latif ruhunu.
Bu manevi perdelerin ne olduğuna iyice fakına varıp gerektiği zaman onlara müdahale edecek gücümüz ve farkındalığımız olsun.
Bazı meşrepler perdesiz gezer, onlara diyecek bir şeyim yok çok istisnai durumlar. Yüzlerce menkıbe var bunlarla alakalı. Allah yollarını açık etsin onların.
Lakin bizim belli ki var ve perdelerin ne olduğunu anlayıp nasıl yerinden çıkarıp yıkanacağı konusunda mevsime göre, gelen etkilere göre, yıkama, kurulama ve yerine asma melekesi kazanmamız gerekiyor.
Eğer bu kudreti gösterirsek istediğimiz zaman perdeleri aralayıp pencereleri açıp gül bahçesinin kokusunu ve güneşin nurunu iliklerimize kadar çekme şerefine ereriz. Bu, Perdesiz gezmekten daha makbul ve derin farkındalıklı yaşayan biri yapar bizi.
Mestiz, kendimizde değiliz, sen ise perde arkasına girmişsin, bizden gizlenmişsin. Ey ay yüzlü güzelim! Bundan fazla bulut altında kalma!
Kuşluk vakti senin yüzünden bir güneş dogdu, onun parlaklığını, güzelliğini tam görmek için damlara çıktık.
Aşkının şarabından içtik, mest olduk. Güzellik güneşinin nuru başımızda parladı da, başımız elden gitti.
Ey ruh aşıklarının gönül hevasına uyan çalgıcı! "Ten, tene nen ten" diye daha hoş, daha güzel bir can nağmesi çal!
Çal da canlar ten hırkasından çıksınlar, her şeyden haberi olan can da hırka gibi kendinden geçsin!
Saf şarabı sun, beden çer çöpünü yücelt de talihle kucaklaşalım, göğüs göğüse gelelim!
Gözler, perdelerin arkasında ne varsa onları görsün; görsün de evden barkdan, maldan mülkten kurtulsun!
Divan-ı Şems Cilt III Beyit 1120
Yorumlar