MANTAR ÖZGÜRLÜĞÜ

MANTAR ÖZGÜRLÜĞÜ
SERKANT DERVİŞOĞLU

 
Aslında, turist özgürlüğü ya da turist zorbalığı diyecektim. Gerçi hepsi uyar bu anlatacaklarıma ama nedense mantara bağladım başlığı. 
Bilinmez neden, insan mağarasından çıktığında alışık olmadığı, yani bir yaşam biçimi haline gelmediği, ama hep arzusunu duyduğu, yapmak istediği davranışları içinde uhde kalan duygularını sınırlarından, mağarasından, memleketinden çıktığında ne denirse densin, yapmaya kalkar. 
Malum, alışık olmayan don mabadında pek durmadığından genellikle de sakil durur. Bu sırıtan hal ve davranışlar farkında olunmadığından etrafa da bir hayli rahatsızlık verir. Enteresan olan şu ki, bu avare kardeşimiz insanların bu tutumundan utanmadan şikayetçi olur; “ne yobazlar, kardeşim bunlar” diye.
Birisi lütfen bana bunun bir şaka olduğunu söylesin. Bayramda kalkıp avuç içi kadar beldeyi işgalci kuvvetler gibi istila eden tatilciler, kalkıp yarattıkları görüntü ve ses kirliliğinden beldeyi ve kendi gibi gelenleri şikayet edip isyan ediyor. Anlayacağınız gibi, pastayı paylaşamıyorlar; hepsi onun olmalıydı ve kafasına göre hareket edebilmeliydi.
Farklı bir kültüre gider, hemen oranın adetlerine, kurallarına uyan küçük prenses, kendi memleketinde bir başka yere gidince aldığı mantarın etkisiyle orayı horlar, küçük görür. Bu nasıl kurallar diye çemkirmeye başlar. Ayıp değil mi bu yaptığın?
Madem rahatsızsın, mağaranda da bunları yapmaya kalksana; seni ne engelliyor? 
Yok, burada beni tanıyorlar, şöyle derler, böyle derler. Türlü mazeret. 
Hatta burada başkası da yapmasın, bende ağzıma geleni söylerim. Nasıl ya, madem rahatsızsın, neden başka yerde böyle saçmalamıyorsun? 
Meğer bu kişi kendi mağarasında da mantar yetiştirip, kafası mantarlı geziyormuş.
Tabii ki bu duygu durum bozukluğunun pek çok sebebi var, ama böyle de ne olduğu belli olmayan kimliksiz halimizden de vazgeçmemiz gerekmez mi? 
Başta gittiğimiz yerlerin durumunu kabul edip, orayı kendi haliyle sevmemiz gerekmez mi? 
Öyleyse, senin çemkirmen bir şeyleri değiştirmez ki. Olduğu gibi sev ve anlamaya çalış. Anlamıyorsun diye, onun anlamsız olduğu anlamına gelmiyor ki.
Belki de bu çemkirmen, senin kendi mağarandan çıkamamandan, kendini kabul edememenden, sevememenden kaynaklanıyor; hiç öyle düşündün mü? 
Gittiğinde hor gördüğün insanların hala değişmediğinden, saçma sapan adetleri var diye şikâyet ederken, sen hangi davranışını değiştirdin, nelerinden vazgeçtin? 
Ben değişmem, böyleyim, kimse yolumdan şaşırtamaz. Oradaki insanların niye yolundan şaşsın ki, o zaman?
Allah aşkına, gittiğiniz yerde her şeyi yapabilme özgürlüğünüz yok, onu unutun. Özellikle Konya'da çok denk geliyorum; oraya giden sufiler de özellikle ekstra bir coşma hali oluyor. Konya sınırına girince ne oluyorsa artık, geniş ovaların tesiriyle olsa gerek, yoksa bildiğimiz Hz. Mevlâna ve Şems-i Tebrizi pek öyle değil. 
Kendini mehdi sanan bir adam, Şems-i Tebrizi türbesine gelirken, daha yüz metre var, türbedekilere sinyal çakmak için, hele bak kim geliyor diye gece vakti nara atmalar filan. Sorsan cezbeye geliyor. Sokakta bağırdığı yetmiyor, bir de türbenin içinde bağırıyor. 
Kardeşim, sen neyin peşindesin? 
Sen mahallende böyle bağırdın mı hiç? 
Bazı kadınların yine aynı yerde, vakit namazında imamın arkasında saf tutmaya çalışması da var tabi. Allah aşkına, sen evinin oradaki camide yaptın mı böyle bir şey hiç? Ne oldu da burada zorluyorsun? 
Konya insanı garip şaşkın şaşkın bakıyor, ne oluyor ya diye. Benim başıma geldi, hiç unutmuyorum. Yirmi bir yaşımdayım, Vatikan Kilisesi'ne gireceğiz, dışarıda ziyaretçi kuyruğu var, sırada bekliyoruz. Adamlar tabela asmış: "Şortla giremezsin, mini etek yok, askılı bir şey giyemezsin," tamam eyvallah. Ama bir problem var, benim için ağustos sıcağı var, yanıyor ortalık şortla geziyorum doğal olarak. Tabelayı da gördüm, dedim, "Şu şortu biraz indireyim," malum, fazla indiremiyorum. 
İç sesim, dizi hafif örtersem tamam, bu iş diyor. Geçişe yaklaşıyorum, adamın biri geldi, t-shirtümden tuttu, parmak ucuyla sanki pis kokan çöp poşetini tutar gibi; yani beni yirmi metre kadar ileri bıraktı, "yallah" der gibi, bir de kıçıma tekme atsaydı tam olacaktı. 
İlk bakışta çok kızdım, bana öyle davrandı diye. Adama öyle davrandırtan yine bendim, oraya asmış adamlar, bak böyle gelirsen almam diye; ne zorluyorum ki?
Aziz dostlar, bu mantarlı kafadan çıkmak gerekiyor. Önce kendi mağaramızda, sonra her yerde. 
Eğer kendi mağaramızdan çıkarsak, her yerde çıkarız.
 

Yazıyı Beğen :     0
Paylaş :