RÜŞT YAŞI (الرشد)

RÜŞT YAŞI (الرشد)

“Sözlükte ‘doğru yolu bulmak, makul davranmak’ gibi manalara gelen rüşd kelimesi fıkıh terimi olarak kişinin mallarını din, akıl, mantık ve iktisat prensiplerine uygun biçimde koruyup harcamasını sağlayan fikrî olgunluğa sahip olmasını ifade eder. Bu vasfı taşıyana da reşîd denir.

“Hak yolunda kararlı bir şekilde dosdoğru gitmek, doğru yolu bulmak” manasına gelen rüşd (reşed, reşâd), Kur’an-ı Kerim’de hidayet kavramıyla yakın anlama sahip olup ,çocukluk çağını takiben cinsel gelişmenin ötesinde bir fikrî olgunluk düzeyine erişmeyi ifade etmektedir.

Buna göre insan, hulm ( ergenlik )döneminde cinsel açıdan olgunluk

kazanıyorsa, rüşd yaşına erişmekle aklî ve fikrî açıdan tam bir yetkinliğe ulaşmaktadır.

Bu bağlamda, rüşd döneminde insanın sorumluluk alanı genişlemekte ve imtihanı ağırlaşmaktadır. Çünkü, daha önceki dönemde sadece kendi tasarruflarından sorumlu

olan insan, bu dönemde hem dinî, hem mâlî anlamda hem de sosyal anlamda sorumluluk sahibi bir birey olmaktadır. Artık bu çağda, insanın sadece kendisine değil, aynı zamanda çevresine karşı da duyarlı ve sorumlu olması, çevresiyle uyumlu olması

ve bütün ilişkilerinde adaleti gözetmesi beklenir. Bütün bu özellikleri kendinde barındıran bir kimseye Kur’an-ı Kerim’in diliyle reşîd denebilir.

İnsanın, ancak rüşd vasfını kazanmakla hayat serüveninde yol arkadaşı edinmeye (evlenmeye) layık olabileceğine dair şu ayet-i kerime delil olarak gösterilebilir.

“Yetimleri deneyin. Evlenme çağına erdiklerinde, eğer reşid olduklarını görürseniz, mallarını kendilerine verin.”Kur’an-ı Kerim’de rüşd kelimesi, hidayet ve doğru yol anlamında değil de, insanın hayat evrelerinden birini anlatan kelime olarak sadece bu

ayette geçmektedir. Ayet-i kerimeye baktığımız zaman, yetimlere kendi mallarını teslim etmenin şartı, rüşd vasfına sahip olmaları gerektiğini görüyoruz. Buradaki rüşd, aklî olgunluk anlamına gelmektedir. Bununla beraber, ayetin kontekstine baktığımız

zaman da, rüşd vasfının evlenmeyle de ilgili olduğunu görürüz. Buna göre rüşd vasfı, insanın sadece malî anlamda sorumluluk sahibi olabileceğini ifade etmez, aynı zamanda evlenmesi için de aranan şarttır. Çünkü, rüşd aklî ve fikrî olgunluk demektir. Adalet esasına dayanan evlilik müessesesi de, ancak aklî olgunluğa erişmiş kimsenin idare edebileceği bir kurumdur. O halde, insan evlenebilmesi için reşîd olmalıdır.

Kur’an-ı Kerim’de insanın rüşd çağı kesin hatlarla belirlenmemiştir; ayet-i kerimelerde insanın tam olarak hangi yaşta reşîd olacağı beyan edilmemiştir. Ebû Hanîfe rüşd yaşının üst sınırının 25 olduğunu ifade eder. Taberî’nin tercihine göre, ayette geçen nikah kelimesi hulum (buluğ), yani bedensel gelişmeyi ifade ederken;

rüşd kelimesi, belli bir yaş değil, insanın aklî gelişimini, dolayısıyla malî anlamda sorumluluk sahibi olmasını ifade eder.Zemahşerî ise, Ebû Hanife ’ye ait olduğu bilinen, insanın rüşd yaşının 25 olduğu, şayet aklî yetkinliğe erişmediği zaman daha geç yaşlara kadar gecikebileceği görüşünü tercih etmektedir.

Rüşd çağının en bariz özelliği, insanın hayat yolculuğunda kendisine maddi ve manevi anlamda destek olan, hayatın zorluk ve sıkıntılarına karşı beraber göğs geren, kendisiyle mutluluğunu ve acısını paylaşan, neslini devam ettirmesine ve yaratılış amacına uygun bir şekilde yaşamasına yardımcı olan ve imtihan yolculuğunu başarılı bir şekilde tamamlamaya katkıda bulunan bir eşinin olmasıdır. Bu merhalenin bir diğer önemli özelliği de, insanın her açıdan sorumlu tutularak, insanın imtihan sahasının sonuna kadar genişlemesidir.

 

Yazıyı Beğen :     0
Paylaş :