KENDİNE KUL OLMAK
KENDİNE KUL OLMAK
UĞUR CANBOLAT
AHLÂK-I HASENE erleri hayatları boyunca kendilerine kul olmaktan çıkıp Allah’a kul olma mücadelesi verenler arasından çıkarlar.
Bu zannedildiği kadar kolay değildir.
Ciddiyet ister, emek gerektirir.
Dahası işleyen bir akıl ve sürekli ihtizaz halinde bir kalbi gerekli kılar.
Tefekkürü bırakan, hayret ve hayranlık gibi özelliklerini yitirenlerin nazarı artık başka tarafa çevrildiğinden içine düştükleri durumu fark edip bundan kurtulmaya niyet etmeleri epeyce zamanlarını alır.
Kendine kul olmaktan çıkıp bizleri yaratıp yaşatan Rabbimize kul olmak sağlam bir iman sonucunda olabilir ancak.
Ve imanının ışığının sönmemesi için güzel ahlak yolcuları kılavuzları olan yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in tartısına vururlar kendilerini.
Bilirler ki, “Ben zaten Allah’ın kuluyum” demekle gerçek her zaman örtüşmez.
Kimden emir aldığın önemlidir.
Kimin emrine amade olduğun belirleyicidir.
Hangi emirleri istekle, canı gönülden hangilerini isteksiz, yüksünerek yerine getirdiğin yine aynı şekilde meseleyi açıklığa kavuşturur.
Kendine kul olanlar Allah’ın emirlerini yerine getirmekte pek bir yavaştırlar.
İsteksizdirler.
Bu sebeple Hakkın emirlerini kabul etmek yerine daima tevil etme yoluna giderler.
“Namaz, sadece namaz değildir” derler mesela. Salat-ı daimiden dem vurarak sürekli kendilerinin bu halde olduklarını ileri sürüp namazdan kaçınırlar.
Mallarından eksilmemesi için zekât emrini yerine getirmek istemezler. “Zekât, tezkiye demektir. Biz sürekli marifet ve hakikat ile meşgul olarak zaten tezkiye yani arınma halindeyiz, nefsimizi temizliyoruz” derler.
Kur’an’da yer alan emirlere bu şekilde takla attırarak nefislerinin emirlerini iştahla, istekle ve şevkle yerine getirerek kendilerine kul olurlar.
Bunu da ne yazık ki, dini kavramları kullanarak yaptıklarından çevrelerindekileri de inandırırlar.
Nefsini dizginleyerek ona efendi olmak yerine hükmüne girip emirlerini yerine getirerek kendilerine kul olurlar.
Ey hakikat yolunun kendine kul olmaktan çıkıp Allah’a kul olma yolunda ilerlemek isteyen kutlu yolcusu!
Eğer sende kendine değil de Rabbine gerçekten kul olan erdem yolcularından olmak istiyorsan “Allah bana her şeyi versin ama emir vermesin” diyen aklı evvellerden olmamalısın.
“Bana her türlü nimeti bolca versin ama şükrü emretmesin” dememelisin.
“Bana her imkânı herkesten daha fazla versin ama infak yani paylaşma emri vermesin” dememelisin.
“Bana aklı versin ama aklı doğru çalıştırma emri vermesin” dememelisin.
“Bana sevebileceğim bir kalp versin ama neyi seveceğime dair emir vermesin” dememelisin.
“Bana namütenahi yetenekler versin ama bu kabiliyetleri hangi yönde kullanacağıma dair yönlendirme yapmasın” dememelisin.
Bu yaklaşım, bu anlayış güzel ahlak değildir.
İblisin ahlakıdır.
Bilirsin ki, kendine ilk kul olan iblistir.
Eğer emir alma konusunda bir hoşnutsuzluk içerisindeysen kendini gözden geçirmelisin.
Her ne kadar dilinden âyetler düşmüyor olsa bile, bu şeklinle kendini Allah’ın kulu sayman yaman bir yanılgıdır.
Unutma; emri kimden alıyorsan onun kulusun. Düşün ve kararını ver.
Kimin emrindesin?
Yorumlar