ANLAR VE ANILAR ARASINDA

ANLAR VE ANILAR ARASINDA  
HATİCE FAHRUNNİSA

Hayat çok hızlı akıyor. Yaşımız kaç olursa olsun anların ve deneyimlerin değerini sıklıkla gözden kaçırıyoruz. 
Her birimiz yoğun günlük yaşamın içinde unutulmaz anılar biriktiriyoruz. Ancak ne yazık ki zaman zaman bu anların kıymetini tam olarak fark edemeyebiliyoruz.
Kimimiz yaşamın içerdiği anlam ve zenginliği anlamak için anılara odaklanır, kimimiz ise geçmişte pişmanlıklarla dolu kederli zamanları bulur. 
Bazen bizi çok mutlu eden bir zaman diliminde takılı kalırız ki bu çok nadirdir. Genellikle farkındalığımız acılar, travmalar üzerinedir. Bazense özlediklerimiz ordadır ve anımsamak az da olsa hasret gidermeye sebep olur.
Aslında anılar, yaşamımızın o renkli kısımlarını yakalamamız ve geçmiş deneyimlerden zevk almamızı sağlayan paha biçilmez hazinlerdir. Günlük rutinlerin ve sıkıcı anların arasında günbatımının büyülü renkleri gibi içimizdeki güzellikleri ve sevinçleri yakalamamıza yardımcı oluverirler. 
Kolay olmayan zamanlarımız da vardır anılarımız arasında. 
Zorluklarla başa çıktığımızda ve öğrendiğimiz dersleri anladığımızda anılar da yaşamın zenginliğini ve direncimizi yansıtan değerli parçalar haline gelmez mi?
Tüm bunlar aslında mevcut anı anlamak, okumak ve bu vakitlerin geçici doğasını farkında olarak değerlendirmekle ilgili olduğunu düşünüyorum. 
Bu şahitlik ve şükür ile her anın yaşamın bir parçası olduğunu ve onun içinde özel dokunuşları yakalayarak geçmişin güzelliklerini şimdi şu anda da yaşayabileceğimize eminim.
Fakat şimdinin farkında mıyız? 
O kadar hızlı yaşıyor, çalışıyor ve yiyoruz ki bu davranışlar ile yaptığımız işten ne kadar hayır geleceğini düşünmüyoruz. Bedenimizin başka, zihnimizin başka yerde olduğu öyle çok anımız var ki bu durum istemsiz olarak otomatik pilotta ve detaylardan bihaber yaşamamıza neden oluyor. 
Oysa anın farkındalığı yaşadığımız vakti anlamlandırmak ve onunla bağlantı kurmak için bilinçli çaba gerektiren bir kavramdır. 
Her şeyden önce şu anı yaşarken geçmiş ve gelecek daha az zihni meşgul eder ve pişmanlıklardan, kaygılardan uzaklaşırız. Böylelikle stresi azalır ve zihinsel bir denge kurmak kolaylaşır.
Şimdide kalmak, iletişimi daha anlamlı hale getirebilir. Daha derin ilişkiler kurabiliriz böylece.
Sorunları daha berrak bir şekilde görmemizi sağlayan bu dikkat daha etkin çözümler üretmemiz hususunda faydalı olabilir.
“Kendilik Bilinci” için daha derin bir bakış açısı kazanmamızı da sağlayacak olan anın farkındalığı zihinsel, duygusal ve ruhsal durumlarımızı daha zengin bir deneyimle elde etme olanağı sağlayacağına eminim. Kendi düşünce ve ruhsal durumlarımızı daha net göreceğimiz için hayatımızı daha aktif hale getirecek yaratıcı düşünceyi de destekleyecektir.
Peki, nasıl kazanacağız zamanın farkındalığını?
Bu sorunun tek bir cevabı var: Yavaşlayarak. 
Telaşın üstesinden gelmek sürekli bir çaba gerektirir. İçsel anlamda denetimi sağlamak ve içsel telaşı yavaşlatmak kişisel bir ilerleme sürecidir ve zaman alabilir. Bunun içinde acele etmemek gerek. 
Zira anın farkındalığı, yaşamın en değerli hediyesi olan şu anı tam anlamıyla yaşama sanatıdır. 
Hayatın koşturmacasında bazen gözden kaçırabileceğimiz, ancak geriye dönüp baktığımızda en değerli hatıralarımızı oluşturan anlar, aslında şimdiye odaklanmakla daha da göz alıcı olabilir. 
Zaman içinde anıları yakalama ve onların içindeki güzellikleri görme yeteneği, bize hem içsel huzur hem de daha derin bir anlam sunar. 
Her gün yeni bir başlangıç ve bu başlangıçların her birinin içinde anın farkındalığına dair bir fırsat gizlemiş Rabbimiz. 
Hayatın karmaşıklığında ve hızında bile, her bir anın derinliğini ve anlamını kavrayarak, yaşamın gerçek güzelliklerine şahit olmanın şükrü az mıdır?
Mutluluğu hep gelecekte ararız. Kaygılarımızda bu yüzdendir. Her anı bir hazine olarak görme ve hayatın içindeki zengin deneyimleri değerlendirme gücümüzü keşfetme zamanı belki de şimdi şu makaleyi okuduğunuz andır. 
Anlar, kaçtığında geri gelmezler, ancak onları yakalama ve içlerindeki manayı anlama yeteneği her zaman bizimle kalır. 
Anın farkındalığını geliştirmek ise, yaşamın güzelliklerine daha yakından bakma ve onları daha yoğun bir şekilde hissetme fırsatı sunar. 
Her gün bir vesiledir.
Her yeni an, yeni bir imkândır ve bu fırsatları anın farkındalığıyla en iyi şekilde değerlendirmek, gerçek anlamda zengin, dengede bir yaşamın kapılarını aralar.
Vesselam


 

Yazıyı Beğen :     3
Paylaş :