BEKLEYEN DEĞİL BEKLENEN OLMAK
BEKLEYEN DEĞİL BEKLENEN OLMAK
UĞUR CANBOLAT
AHLÂK-I HASENE erleri beklemeyi zaman kaybı olarak değerlendirirler.
Pasiflik kalbi öldürür.
İşte bu sebeple onlar hareket insanıdırlar.
Aksiyon erleridirler.
Mıymıntılık onlardan fersah fersah uzaktır.
Miskinlik semtlerine bile uğramaz.
Devinim hâlinde olan evrenle bütünleşen bir yapının zaten eylemsiz kalması elbette mümkün olmaz.
Kâinatta hangi varlık yerinde sayar, durur ki…
Sabah akşama erer, gece nöbetini güneşe devreder.
Yıldızlar bir görünür, bir kaybolur.
Bulutlar hareket ederler.
Rüzgâr sürekli hareket hâlinde daima yeni insanları serinletir.
Nehirler akar.
Göller taşar.
Denizler dalgalarla seyrini sürdürür, ayın hareketine göre yükselip, alçalır.
Tüm varlıklar bir “Zâkir” gibi kulluğunu sürdürür.
Yaratılmışların ve varlığın dilini çözen güzel ahlak insanı kendisini bunlarla uyumlandırır.
Beklemez.
Sürekli hareket ilkesini benimsediği için muhtaçların yanında olur.
Yardımlarına koşar.
Olması gerektiği yerde tam da olması gerektiği zaman olur.
Vaktin insanıdır.
Dolayısıyla o bekleyen değil beklenendir.
Yolu gözlenendir. Müjdeler taşıyandır.
Heybesinde sürekli hayırlar ve güzellikler bulunur.
“Âmeli Salih” insanı olarak sürekli başkalarına salahat taşır.
Ey hakikat yolunun sahih yolcusu!
Bekleyen değil beklenen olmaya çalış.
Yüksek erdem yolunda ciddiyetle ilerleyen kişi her gün yenilenir.
Tazelenir.
Dünkü ilimle yetinmez, bugün yeni şeyler öğrenir.
Dünkü irfanıyla kalmaz, bugün yeni bir basamak daha yükselmiştir.
Dünkü kendilik bilinci ona kâfi gelmez. Bugün yepyeni çözümlemeler yapmıştır.
Dün yaptığı iyilikleri bugün yeterli görmez.
Sürekli ilerler.
Durmayı zül sayar.
Derde düştüğünde dermanın peşinden gider.
Aktif sabrı öğrendiğinden bir kenarda sinip beklemek yerine lazım gelen neyse tüm umuduyla bunun için mücadele eder.
İnşirahı beklemekte değil yeni işlere, amellere yönelmekle elde eder.
Kalbini her dem Kur’an-ı Kerim ile canlı tutar.
Gözünü Fahr-i Kâinat Efendimizin izinden bir an bile ayırmayıp ardından ilerler.
Kendini değil başkalarını önceler.
Onların dertleriyle hemdert olur.
İşte bu sebeple bekleyen, pinekleyen değildir.
Beklenendir.
Sen de eğer ahlâk-ı hasene ile donanmak istiyorsan hedefin bu olmalıdır.
Bekleyen değil beklenen olmalısın.
Yorumlar