HEBA

HEBA
UĞUR CANBOLAT

AHLÂK-I HASENE erleri kendini heba etmeyen insanlardır.
Nefse uymak kendini heba etmenin bir toz bulutu gibi savrulmanın başında gelir.
Şeytan ve onun dostları dünya hayatında tevhit üzere yaşamayı gaye edinen kişileri hedef alırlar.
Türlü oyunlar kurarlar.
Yoldan alıkoyacakları insanların bir nevi kişilik analizlerini yaparlar.
İnce eleyip sık dokurlar ve onların zaaflarını bulurlar.
İşte bu zaaflar onların heba edilmesi için üzerinde çalışacakları önemli bir veriyi teşkil eder.
Uygun ortamı kollarlar.
Zamanını beklerler.
O kişinin etrafını güya onu düşünen ve seven gibi görünen insanlarla örerler.
Arkadaşlarını ve dostlarını bu kişilerden seçmesini sağlarlar.
Zamanla aralarında güven ilişkisi geliştirip güçlendirerek kıvama getirirler.
Minik hazlarla ve menfaatlerle test ederler evvela.
Bunu alışkanlık hâline getirmesini temin etmek için ustaca davranırlar.
Sanki kişi kendi iradesini kullanıyormuş, özgür hissedip düşünerek tercih ediyor olduğuna inandırarak sahte özgüvenini pekiştirirler.
Kendi kendine büyüklenmesine izin verirler hatta el altından gizlice teşvik bile ederler.
Bütün plan oluşturdukları bu sahte dünyaya alıştırıp onun daha doğrusu imanının heba edilmesidir.
İkrarından döndürülmesidir.
Sahtelerin gerçek, gerçeklerin sahte olduğunun belletilmesidir.
Bu işlem tamamlandıktan sonra o tevhitten uzak şirke bulanmış sahte imanın kahramanı hâline getirirler. Etrafında kendisine benzeyen kişileri özenle yerleştirerek “Çoğunluk yanılmaz” gibi bir anlayışa sürükler ve bunu pekiştirirler.
Bir süre sonra kesret ile yani çok oluşlarıyla ilgili övünmeci bir tutuma sürüklerler.
Artık o kişi yankı odasına alınmıştır. Kendi düşüncelerinden başka sesler duyma imkânını kaybettiğinden gerçeğin kırıntısını bile duyma ihtimalini ortadan kaldırmışlardır.
Ayrıca duysa bile sorgulama yeteneğini kaybettiğinden kendi inancına o kadar güvenir ki, diğerlerini imansızlıkla suçlamaya başlar. Yer yer kavga etmekten bile geri durmaz.
Hakikat karşısında bir hiç iken gerçeğin bütünüyle kendisi olduğu algısına sahip olduğundan heba olup gider.
Aslında hiçbir işe yaramadığı halde beklenen kurtarıcı neslin kendilerini olduğuna hiç şüphe etmez.
Gerçek imanı elde edemeyip taklitte kaldığından yaptığı amellerin bir toz zerresi gibi dağılıp gittiğinin farkına varmaz.
Etkisiz eylemleriyle dünyayı kurtaracağı hayaline kapılarak kendisini telef eder. Oysa gerçeğe değil hülyalarına iman etmiştir. Sahihi değil sahteyi tercih etmiştir.
Rüzgârın toprağın zerrelerini dağıttığı gibi şerrin kendi imanını dağıtıp toz dumana karıştığını idrak edemez.
Ey hakikat yolunun sahih ve kutlu yolcusu!
Güzel ahlak yolunun yolcuları kendini heba etmeyen ve ettirmeyenlerden çıkar.
İman uyanıklığına sahip olanlardır onlar.
Varmış gibi davranan değil gerçekten var olanlardır.
Çünkü yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in kesin bilgi ve şaşmaz rehberliğine teslim olmuşlardır.
Sevgili Peygamberimizin kutlu aydınlığı ile aklını ve kalplerini ışıtmışlardır.
Nefis ve şeytan ve dahi dostları tarafından estirilen cazibeli rüzgârlara itibar etmez, prim vermezler.
Sende bu yolda olmak istiyorsan hayale aldanma, gerçeğe adan…
Unutma ki, kendileri heba olmayanlar başkalarını da heba etmezler.
Ne varlık aynasında büyüklenirler ne de buna müsaade ederler.
Kulluğun yüksek bilinci ile güzel ahlak yolunda yaşayıp ömür defterlerini ilim, irfan, hayır ve hasenat ile doldurup heba olmaktan kurtularak sonsuzluk yurduna mutlulukla uçarlar.
 

Yazıyı Beğen :     1
Paylaş :