KENDİ MÂNÂ GEMİSİNİ İNŞA ETMEK

KENDİ MÂNÂ GEMİSİNİ İNŞA ETMEK
UĞUR CANBOLAT

AHLÂK-I HASENE erleri kendi hakikatini inşa edebilenler arasından çıkarlar.
Geminin bilinmediği bir coğrafyada Rabbimizden gemi inşa etme emrini alan Hazreti Nuh’un çevrenin tüm aşağılamasına, alaylarına, dalga geçmelerine ve laf sokmalarına hiç aldırmadan tam bir güven içinde emre uyması gibi güzel ahlak yolcuları da bu yolu izlerler.
Otuz yedi dilde tufanın bilinmesi konusu da hesaba katıldığında Gılgamış destanında da anlatılan tufanın sonuçlarını ve insanlığa tesirini hesaba katarlar. 
Kınayıcıların kınamalarından etkilenmezler.
Aşağılayıcı gözlere muhatap olmaktan dolayı yürümekte oldukları ahlâkî yoldan bir milim bile inhiraf etmezler. Geri dönmezler.
Çevrenin laf sokulmalarını zihinlerinde büyütüp güvenlerinde bir azalma meydana gelmesine fırsat vermezler.
Tam bir iman ve güven ile Allah’tan aldıkları buyrukları tevazu ile harmanlanmış bir kararlılıkla azmin eşliğinde yerine getiriler. 
Zira tersi zaman kaybetmek demek olacağından asla buna yanaşmazlar. Verilen sınırlı ömür sermayesini amacı doğrultusunda kullanırlar.
Hazreti Nuh’tan sonra gelen Hud kavminin matematiğe dayalı başarıları dikkate alındığında ve ticaret için çok önem arz eden baharat yolunun bu bilgiler ışığında oluşturulduğu düşünüldüğünde Kur’an-ı Kerim’de bizlere anlatılan Nebi kıssalarının nasıl bir sosyoloji ve öngörü barındırdığını kavrayıp, hedeflerinin sağlam bir kişilik inşası anlamına geldiğini sürekli zihinlerinde güncelleyerek her ne olursa olsun hedeflerinden bir an bile olsa asla sarfı nazar etmezler.
Dikkatlerini başka yönlere yönlendirmeyi ayaklarının sürçüp takılması olarak kabul ederler.
Ayrıca takılmanın bir sonrasının düşmek olacağını idrak ettiklerinden bu hususta kendilerine müsamaha yanlısı olmazlar.
İmanın kalp, fuad ve sadrın bir şey hususunda sağlam bir şekilde karar kılması olduğunu kendilik bilinci inşasında temel prensip kabul ettiklerinden kararları üzerinde daima sabit kalırlar.
Hilelere aldanmazlar.
Zannî olan malumata değil beyyine olan sağlam bilgiye dayanırlar. 
Yüksek erdem yolcuları mânâ gemilerini sağlam inşa edebilmek için vahiy nimetinden azami derecede istifade etmeye odaklıdırlar. Sıkıntı vermeyen tersine sıkıntıları gideren, zahmetsiz elde edilen yani bahşedilen ve borçlu çıkarılmayan, başa kakılmayan gibi anlamlar barındıran nimet konusuna çok önem verirler. 
Sürekli akılda tutulan, daima hatırlanan, Allah tarafından gönderildiği için yanıltmadığı kesin ve doğruluğu tartışılamaz olan zikri yani Kur’an’ı ve O’nun muhteşem mübelliği Fahr-i Kâinat Efendimizin mübarek örnekliğinden şaşmadan ilim, marifet ve hakikat gemilerini inşa ederler.
Kişiliklerini oluştururken izafiyet ilişkisi, eylem ilişkisi, benzerlik ilişkisi, mecaz ilişkisi, geçici durum ilişkisi, nicelik ilişkisi, parça bütün ilişkisi, amaç ilişkisi gibi pek çok ilke ile vahyi anlamaya çaba sarfederler, yorulurlar ama katiyen vazgeçmezler.
Ey hakikat yolunun kendi varlık gemisini inşa etmek isteyen yolcusu!
Hazreti Nuh’un tüm sıkıştırma ve kışkırtmalara karşı görevini yapmakta gösterdiği dirayeti gösterebilirsen eğer güzel ahlak yolunda Kur’an’ın kesintisizliğinin izdüşümünü hayatına yansıtmış olursun. En büyük nimet olan vahyin gölgesine girmiş olursun. 
Kıssanın iz sürmek olduğu bilincine ulaşır ve sen de sahih bir izci olabilirsen güzel ahlak erlerinin yanında yürürsün. 
Karşılaşacağın sıkıntılara bu kıssalar ile muhteşem öngörüler geliştirebilirsin.  Önlemler alabilirsin.
Kalbini iyileştirebilir, dünyanın tortularını üzerinden atabilirsin. 
İbret alıcılardan olursun.
Ki, ibret almak görünenden görünmeyenin bilgisine ulaşmak demektir. 
Elbette kendi mânâ gemisini inşa etmek isteyen güzel ahlak yolcusuna yakışacak olan da budur.

Yazıyı Beğen :     0
Paylaş :