YÜRÜMEK 
SERKANT DERVİŞOĞLU 

Bu hafta sağlıklı bir yaşam için yürümenin faydalarından bahsedeceğim. Hep kendini bil, hep içe yönel, neyim ben diye sor, gibi konuların senin için ne kadar sıkıcı ve anlamsız olduğunun farkındayım küçük prens. Sakın bu taraklarda bezin olmasın incilerin dökülür. 
Ne gerek var hem değil mi? Zaten şöyle dediğini duyar gibiyim. “Sende böyle yazıyorsun, başkalarını da dinliyorum dediklerinizi, gayret ediyorum ama etrafımdakilere karşı ben ne yapabilirim?” 
Sana tavsiyem yatırım tavsiyesi değil. Madem öyle aynı onlar gibi yaşa ve takıl daha verimli olursun inan. Sürüye dahil ol. Bu kadar farkındalıklı yaşamın sana ne faydası oldu ki . Hep senden gitti zaten. Bu insanlarda senin iyiliğini ve denge çabanı anlamıyor bir enayi misin sen ? Açıkçası çok haklısın. O yüzden iznin olursa sağlıklı bir beden bütünlüğü ve zihin açıklığı için yürümek üzerine birkaç kelam edelim. Bir de bu konu çok elle tutulur soyut bir düşünce. Tefekküre de ihtiyaç olmadığı için faydasını hemen gerebileceğin bir hadise. 
Yürümek konusunda biraz istikrarlıyımdır, iyi yürürüm. Üzerimdeki olumlu etkilerini de çok gördüm. Bir dönem pandemi de kiloyla alakalı ipin ucu kaçınca, bir karar alıp karbonhidratı kesip, her gün bir saat tempolu yürüyerek on beş kilo verdim. Üzerimden büyük bir yük kalktı. Hal böyle olunca ne kadar sağlıklı bir eylem olduğunun tecrübeyle sabit ve bu fani gözümle de şahit oldum. Ne kadar iyi düşünce geliştirebildiğimi gördüm, zihnimin nasıl berraklaştığına da keza. Tüh ya yine düşünmek dedim bahsetmeyecektim değil mi küçük prenses? Tamam haklısın. 
Gelelim yürümek işine. Aslında burada fiziki yürümeyi saatlerce anlatabilirim. Yürürken kendimle konuşmanın ve fikirleri yürütmenin ve çapraz sorguya çekerek sağlamasını yapmanın keyfi bambaşkadır. Seninle beraber düşüncelerde yürür ve gelişir. 
Diğer bir anlamıyla yürümek, argo bir tabir olsa da aslı bir çeşit iletişim kurma çabasıdır. “Şu kız bana yürüdü”, “bana mı yürüyorsun” gibi. Özü iletişim kurmanın bir çeşidi. Lakin insanların iletişim kurayım derken nasıl saçmaladıklarından haberleri yok. Yani yürüyüşlerinde bir engel var, çamura mı basarım, üstüm kirlenin mi düşünüyor, kuyuya mı düşerim zannediyor bilemiyorum ama bir şekilde savunmacı ve senden üstün gibi gözükmekte dahil olmak üzere anlamsız bir çaba içinde cebelleşiyorlar. 
Niye?
Neden bu kadar inanarak boş konuşuyorsun? 
Beni övüyor aklınca bir yandan da zaafımı bulup onu ortaya çıkaran kişi olup,  oltasına düşen balık olmamı istiyor. Sonra yine siz daha iyi bilirsiniz diyor. İnsan seni överken kendisinin daha üstün olduğunun altını çizer mi ya. 
Vallahi pes doğrusu, eskilerin bir lafı var bu ne perhiz bu ne lahana turşusu, hakikaten öyle.
Daha rahat olsan mesela, kendin olsan nasıl olur. Ağzımı eşek arısı soksun yine kendine içine dönmeyi ima ettim. 
Yani böyle yürümeyi denesen kibrini, unvanını bir kenara koysan, kast sisteminin en altındaki olmazsın sanırım. Peki yüzümüzü yürüyeceğimiz asıl yöne çevirip adımlamaya başladığımızda nasıl olacak? İşte o zaman çarşı pazar karışacak. Sen daha insan-insan iletişiminde böyle davranıyorsan Hak’la aranı nasıl tutacaksın? O’nunla iletişimin de böyle olacaktır emin ol.
Velhasıl azizim sen önce bunu çöz, bak sonra hakka yürüdüğünde neler oluyor.
*Resim: Moonlit Walk (1922)  William Henry Dethlef Koerner (American, 1878-1938)

 

Yazıyı Beğen :     0
Paylaş :