HUZUR VE DOYGUNLUK HİSSİNE ULAŞMAK

HUZUR VE DOYGUNLUK HİSSİNE ULAŞMAK
HATİCE FAHRUNNİSA

Hayatımız boyunca her bilinçli anımızda duygularımızla hemdemiz. Bu kaçınılmaz.
Duyguları her an değişebilen, hâlden hâle geçebilen bizler, yaşamda sınırları çizilemeyen
durumlarında sabır, takva gibi kararlılık, duyarlılık ve kendilik bilinci geliştiren mekanizmaları
kullanmayı öğreniyoruz. Bazen bile isteye bazen ise tahammülsüz.
Fakat çoğu zaman ne hissettiğimizi görmezden geliyoruz. Sorunlara çözüm aramakla, işimize
yetişmekle o kadar meşgulüz ki o an ne hissettiğimizi ne istediğimizi kaçırıyor, mantığa kaçarak yola
devam ediyoruz.
Başarının mutlu etmediğini geç anlıyoruz mesela.
Dostluğun, merhametin, sevginin, aşkın bizi yaşama nasıl bağladığını ve güç verdiğini geç fark
ediyoruz. Ya da üzülmekten korkarak kaçtığımız duygularımızın sebeplerini ve hangi davranışa yol
açabileceğini düşünmüyoruz.
Bir süre sonra da yüzyılın hastalığı olan tükenmişlik sendromu ile yüz yüze kalıveriyoruz.
Bu bıkkınlık mutlu olmamıza engel oluyor.
Neden peki ?
Nerede arıyoruz mutluluğu ve bize yaşama gücü veren hazzı?
Duygu tanımını yerle bir eden günümüzün revaçta olan farkındalık eğitimleri neden huzuru ve
mutmainneyi bize sağlamıyor ?
Bu soruların cevaplarını verebilmemiz için iç dünyamızda kararlı, güvenli ve dürüst bir yolculuk
yapmamız gerekiyor sanırım.
Hazza odaklı bir yaşam süren ve duygusal potansiyelini açığa çıkarmadan anın tadını yaşayan
insanoğlunun gerçek anlamda duygu tanımı yapabilmesi için bakması gereken tek bir kaynak var
aslında.
Kur’ân-ı Kerim, vahye muhatap olan akla, Rahman ve Rahim olan Allah’ın adı hitabıyla başlar. Bu hitap
her Sûre başında tekrarlanır. Rahman ve Rahim isimleri insanı tamamen kuşatan vahyin ilahi
kaynağını bize tanıtır. Ve insan kendisini merhametin kaynağı olan bir ilah karşısında bulur.
Evet , akla hitap eder ama duygusal anlamda da pozitif bir karşılığı vardır ilahi kelamın.
Allah’ın rahmeti ve ilmi ile her şeyi kuşatan olması, dinin temel prensibi olan sonsuz güvenin ve
teslimiyetin temellerini belirlerken, Rahman oluşu, imanın insandaki duygusal boyutunun kurucu
ifadesidir.
Bunun gibi hem duyguları ele alan hem duyguların nasıl ahlaki değerlere dönüşebileceği konusunda
yol gösteren bunun da ötesinde okuyucusu ile duygusal anlamda bağ kurabilen Kur’an’a duygularımız
ile ilgili konularda ne zaman baş vuracağız?
Gönüllere şifa olandır O.
Etkili ifadesiyle iç dünyamıza seslenirken hem bilişsel hem de duygusal olarak bizi sarıp sarmalar.
Akıl ve kalp dengesini sağlar.
Kur’ân, insanın fıtrî duygularını fazilete dönüştürmeyi hedeflerken duygusal potansiyelimizi ortaya
çıkartan olaylara karşı duruşumuzu da belirler.
Olumlu duygularımızı geliştirmek, olumsuzları ise sabır, takva gibi denetim mekanizmalarıyla hayra
dönüştürmemiz için yol gösterir.
Yine sevgi duygusu gibi başlangıçta nötr olan ancak yöneldiği nesneye göre değere yahut değersizliğe
dönüşebilen duyguları, hayra doğru yönlendirir.
Duygusal potansiyelimizi Rabbimiz olaylara verdiğimiz tepkiler ile açığa çıkartırken süreci nasıl
denetleyeceğimizi ve sebep sonuç ilişkisini gözlemleyebilme becerisini bize kazandıran kılavuz Kur’an
ve sünnettir.
Duygular salt akıl ile tanımlanamaz.

Hayatı doğru kavrayabilmek, duygularımızı sağlıklı analiz edebilmek, çıktılarının hakikate uygunluğunu
tespit edebilmek için yüce kitabımıza ve Onu bize getirip uygulayarak gösteren Efendimize
yönelmekten başka çare yok.

Yazıyı Beğen :     0
Paylaş :