KONUŞULMAYAN BEKLENTİLER
KONUŞULMAYAN BEKLENTİLER
SERKANT DERVİŞOĞLU
Geçenlerde bir video izledim sosyal medyada. Sürekli konuştuğumuz ve etrafında dolaştığımız bir mevzuda beni aydınlattı. Kafamda şimşekler çaktı sanki. Bir önceki KENDİ SESİMİZLE BOĞULMAK başlıklı yazımda biraz bu konunun aksiyona geçilmesi, nasıl dengeye geleceğimiz konusunu ele almıştım. Lakin bu hafta görüştüğüm kişilerle bu konuyu dile getirdiğimizde aynı noktaya çıktığımızı gördüm.
İlişkilerimizde konuşamadığımız beklentiler…
Çok garip olacak belki. Biz aslında düşüncelerimizi; aklımızdan geçenler, dilimizden çıkanlar gibi çok basit anlamda anlıyoruz. Halbuki öyle bir şey değil. Kendi duygularımız ve düşüncelerimiz arasında iletişimi kurmadan ifade edebilmemiz mümkün değil .
Hatta şöyle de diyebiliriz. Düşünmek nasıl aklından geçenler değilse iletişim de konuşmak değil.
Peki nasıl , yani ben karşı tarafla iletişim halindeyim sürekli her şeyimizi konuşuyoruz” diyor bizim küçük prens. Gündelik işleri konuşmayı iletişim sanıyor. Konuşun tabi. İşler güçler nasıl halledilecek. İster gülün, eğlenin. Bunu iletişimden sayamaz mıyız? Sayabiliriz ama bir aktivite sadece.
İletişim; kişilerin, toplumların haberleşme açısından önemli bir aracıdır. İletişim, kişilerin birbirlerini anlamasıdır. Burada sana ait olan duygu ve düşüncelerin beklentilerinin, ama doğru ama yanlış paylaşılarak bir noktaya getirmek ve geliştirmektir maksat.
Yani beklentilerini söylemen ve dile getirmen lazım. Seni rahatsız eden ve hal ve davranışların ya da seni değersizliğe iten ve varlığı hiçe sayan durumlarda, ilişkiyi kontrol edemediğin bir yöne doğru gittiğinde konuşman gerektiği gibi.
Vallahi bunları yazacağımı on sene önce deseniz boğazım düğümlenir, afakanlar basardı bana. Biliyorum bunlar kolay değil. Aklınıza birçok şey geliyor dile getirmek istediğinizde. Rezil mi olurum, rahatsız eder onu üzer miyim, başkaları ne der gibi düşünceler vardır konuşamamamızın ama samimiyet çerçevesinde iletişime geçtiğinizde hallolmayacağını düşünmüyorum. Çünkü varmak istediğiniz yer hakkaniyet içerisinde açıklığa kavuşturmaksa neden geç kalınsın.
Bu sefer konuşmazsanız duygular, düşünceler içinizde büyüyor ve kısır döngü içinde bir çıkmaza doğru giden karanlıkta bir yolcuğa dönüşüyor. Birde beklentilerinizin ne olduğunu iyi analiz ediyorsanız kendinizi de tanımakta cesaretli olduğunuzun da bir göstergesi olacaktır. Duygularınızı tanımlayan tepkilerinizin, dizginleyebilen bir vücuda dönüşecektir. Sadece bunun için bile cesaret gösterilebilir. Videoya geri dönecek olursam, ilişkilerin bitme sebebi olarak anlaşamama, ekonomik problemler, çocuk yüzünden gibi konular görünse de konunun bu olmadığı yüksek oranda konuşulmayan beklentiler yüzünden olduğunu söylüyordu. Bunu duyunca hayatım gözümün önünden film şeridi gibi geçti küçük prenses. Eğer dile getirseydim ilişkilerim kurtulurdu, şöyle iyi olurduk demiyorum ama kendim olurdum kesinlikle. Bu da beni mutlu, huzurlu ve özgür birey yapardı. Bundan daha büyük bir hazinede olacağını düşünmüyorum.
Ne kaybedeceksin ki, neler elimizden gitmiyor bir düşünsene. Ne olur yani bu kadar yitip gitmene değer mi? Öbür türlü sana bahşedilen en kutsal emanetini kaybediyorsun. Sen gidiyorsun bu her şeyden daha kötü. Hangi yüzle çıkacaksın huzura. Ellerini kaldırıp “Ya Rabbi sana geldim” dediğinde orada sen olmayacaksın ki. Bir girdabın içinde kalmış yitik bir savaşçı gibi ilkel dürtüleriyle hayatta kalan biri haline gelmişsin. Allah’tan otonom bilinç altımız varda bizi ayakta tutuyor ölüp gitmemize engel oluyor. En kötü sürünüyoruz işte. işin sonunda bir karar vermek gerekiyor dostlar.
Bin defa öleceğime bir defa ölürüm.
Geçen haftaki yazıyı bu linkten okuyabilirsiniz.
https://www.kendilikbilinci.com/yazilar/kendi-sesimizle-bogulmak-
*Resim: Tristan and Isolde (Death) (1910) Rogelio De Egusquiza (Spanish, 1845–1915)
Yorumlar