MAVİ ÇİNİLER 
SERKANT DERVİŞOĞLU

Hiç mavi çinilerin gölgesinde uyudun mu küçük prens? Hani şu kadim yazılarla bezenmiş çinilerden bahsediyorum. Öylece, sanki gök kubbeden üzerine vahiy iniyormuşçasına; sessiz, latif, huzurlu, dört bir yanını çevrelemiş bir yerden ve her yerden hissini sana nakşeder haliyle. 
O mavi çiniler ki bu kubbenin altındaki ebedi konaklayacakları yerlerde vazifelerini en güzelinden gerçekleştirmek üzere türlü merhalelerden geçirilip fırınlarda pişirildiler. Nihayetinde yer buldukları yüzeylerde nasibi olanı İlahi Vahiy ve sembollerle donatılmış bir mabedin huzurlu atmosferine gark ederler. 
Mavi çinilerin eşsiz gölgesinde iken, kimi bakamaz, kimi gözünü alamaz, kimi tüm ruhu ile hisseder fakat ne olursa olsun bu ince motifler hedefine ulaşan İlahi birer mesaj misali ille de gönüllere nakşolur. Öyle ki bu zarafet ile buluşan her göz, şaşkın bir halde hayal dünyasının çok ötelerinde bulur kendini.  
Peki ya sen Küçük Prens, söyler misin; huzuru aramak ve cevaplar bulmak üzere vardığın şu kutsal mekânda gözünün önünde parlamasına rağmen sana gönderilmiş olan ilahi mesajı sahiplenip de anlayabildin mi, yoksa gaflete düşüp bu yerden gözlerini sımsıkı kapatarak mı geçtin?  Hâlbuki aradığın Vahiy Kelamı tam da oracıkta, yanı başında,  mavi çinilerin arasında, tutunarak çaresizlikten kurtarmak için görevli meleklerce cennet bahçelerinden sarkıtılmış bir sarmaşık misali seni beklemekte iken.
O çiniler ki mabette her tarafı sarmalamıştır ki diğer mabetlere nazaran camilerimiz bu mânada cennet bahçesi şeklindedir ve hakikaten orada koşturmak, uyumak ve izlemek inananlara büyük haz verir. Minberi görünce ebedi âleme açılan bir fırlatma rampası gibi hep o miraca çıkılan yer aklıma gelir. Gelenekte de minberin en sonuna köşk deniyor, sanırım o kadar yükselince cennetten bir köşkü sembolize ediyor, Allahu alem. Girişinde ise bir örtü ve nihayet onu aralayınca köşke giden yolculuk. Hz Mevlana’nın dediği gibi “Allah’a giden sayısız yollar vardır”.  
Derdim olaya esrarengiz hava katarak farklı bir yere çekmek değil, ama hep merakımı celp etmiştir; hakikaten mescitteki minberin bu gizemli örtüsü enteresan değil mi?
Her yer açık ve netlikte bezeli ve süslü “…biz size ayetlerimiz apaçık indirmedik mi?” diye seslendikten sonra haydi bir cesaret göster, perdeyi arala ve yüksel bakalım. Nereye mi? Sana ne bahşedildiyse onu keşfetmeye. Yukarıdaki köşk de senin cennetin.
Açıkçası kendi adıma zahiren mavi çinilerin altında çok uyudum. Bizim gelenekte hoş karşılanmayan edepsizce bir davranış olarak görünse de kimsenin olmadığı mescitlerde sessizliğin ve huzurun içerisinde mavi çinilere bakarak içimin geçtiği çok vakidir. Buradan “gidin horlaya horlaya uyuyun” mesajı çıkmasın, bir de bu gözle bakın ve bırakın içiniz geçsin, gözlerinizi kapatın ve yalnız kalın kendi gök kubbenizde derim.
Elbette bu âlem de bir tür “mavi çinilerin altı” gibidir.  Bu bağlamda mekânsal sınırlara ihtiyaç yoktur. Hakikat bize her yerden işaret ediyor. Kendi iç dünyamızdan olsun dış dünyamızdan olsun hep hatırlatıcı ve uyanık olmamızı istiyor. 
Mevlevî Şeyhi Ahmed Celaleddin Dede'nin tekkelerin kapatıldı o sıkıntılı dönemde yazdığı "Asumandır kubbesi hep ahteran avizesi.
En ziya-bahşa kanadili güneşle mahtır. 
Seddonulmakla tekaya kaldırılmaz zikr-i Hakk.
Cümle mevcudat zâkir kainat dergâhtır”
şiiri inananlara tokat niteliğinde mühim bir mesajdır. İnsanlar ve özellikle de dervişler için bir hüsran niteliği taşıyan kararlardan sonra düştükleri psikoloji neticesinde Dede’nin bu şiiri gerçekten unutulan ve sınırlanan bir imanın ne kadar gözümüzden kaçtığını ve evrenselliği açısından kabullenme yeni bir umut yeşertmesine sebep olmuş.
Hal böyle olunca görebilene bu âlemin her yerinin birer minber, her yerinin mavi çinilerle bezenmiş ilahi kelam ve o kelamı okuyabilene de bir cennet bahçesi olduğunu unutmamak gerek.
*Resim Rüstem Pasha Mosque, Istanbul  Jean-Léon Gérôme (French, 1824-1904)
  
 

Yazıyı Beğen :     3
Paylaş :