MERKEZLENMEK NEDİR

MERKEZLENMEK NEDİR?
HATİCE FAHRUNNİSA 

Merkezlenmek bizi etkileyen faktörlerin farkında olup, dengede sabit kalmaktır. 
Bu etkenler, çevreye ait veya kendi öz dünyamızda yaşadığımız içsel tepkiler olabilir. 
Neye yönelik olursa olsun, geçici zevk veren ve tutku hâline gelmiş, durmadan tekrarlanan girişimler merkezlenmeyi ketleyebilir. Esasen “Acaba bir çıkış var mı?” diye arabayı aynı çıkmaz sokağa tekrar sürmeye benzer. 
Ve bu öldüresiye tekrarlar bizi asla ulaşmak istediğimiz şehir merkezine ne yazık ki götüremez. 
Bazen her defasında hatta bilerek aynı hataları tekrarlayıp dururuz. 
Bazen görmez oluruz. El yordamı ile yürümeye çalışırız.
Korkarız, telaşlanırız.
İki arada kendimizi sıkışmış hissederiz ve doğru yönü bulamayız. 
Maksat merkeze gitmek ise biraz çaba, biraz cesaret, disiplin ve metanet gerekir. 
Bir de bize zaman kaybetmemek için navigasyon lazımdır. 
 “Kitabını oku! Bugün sana hesap sorucu olarak kendi nefsin yeter.” diyor Mevla’mız. 
Yürek isteyen bir eylemdir kişinin kendi kitabını okuması. 
Nefsi ile yüzleşip hesap görmesi. 
Tek navigasyonumuz Allah’ın âyetlerini nefsimizde görmemizdir. 
Furkan olan Kur’an-ı Kerim’in her âyetinin yaşamımızdaki karşılığını bulup gözleme dayalı sahih bir okuma yapabilmek merkezlenebilmek için ön koşuldur.  
“Ben neden etkileniyorum? 
Beni tetikleyen şeyler neler? 
Bunlara nasıl tepki veriyorum? 
Hangi yaşam alanımda oluyor bu olaylar?
Sırat-ı Müstakimde olabilmem için neler yapmam gerek?” sorularını kendimize sormadan bu okumayı yapmak mümkün görünmüyor.
Çerden çöpten arındırılmış bir merkez istiyor Mevla’m bizler için. 
Temizlenmemizi, “Tahir” olmamızı istiyor. Bunun gereği ise yanlış algıyı, düşünceyi ve eylemi bırakmak ve tövbe ile yola devam etmektir.
Çünkü “İnsan yanlışı terk etmeden hakikati kendi nefsinde göremez”.
Görmek için sükûn elzemdir. 
Sükûn zahirde hareketsiz olmak, içimizde ise erinç hâline ulaşabilmek demek. 
Ancak sükûn esnasında görebilir insan hatasını. Sonrasında kabullenme süreci gelir. İşte o zaman hakikati görürüz.
Kur’an dinlerken düşüncelerimizi, hislerimizi susturarak, sağa sola hareket etmeden oturmaya, duymaya çalışırız ya.  Rahmet o zaman yağar yağmur gibi. 
İşte olaylar karşısında ilk anda sükûnda olmak da böyledir. Nefsi davranışlardan hareketsiz olmaktır. O zaman Allah’ın kuluna yardımı İlahî bir ikram olarak gelir. Çıkış kapıları birden aralanmaya başlar. 
Aslında yaşadığımız her olayın, bizi merkezimizden, kendimizden uzaklaştıran her şeyin, Rabbimizin bizden bu kirlenmiş ve kontrolden çıkmış duygu ve buna bağlı olarak eylemlerimizden kurtulmamızı istemiş olmasından ötürü yarattığını da anlamış oluruz.  
Allah’ın yardımı O’na gereğince inananların, rahmeti ve şefkati ise ancak O’na hakkıyla teslim olanlarındır. 
Selam ile…

Yazıyı Beğen :     2
Paylaş :