SEVA ES SEBİL
SEVA ES SEBİL
SERKANT DERVİŞOĞLU
Hayat bir yolculuktu.
Hem zahiren hem batınen, hem dışa doğru hem içe doğru bir yolculuk. Bir bütünlük içinde, ayrı ayrı değildi.
Yoruldukça yoldan çıktık kaybolduk. Şaşkına döndük. Aciz hissettik, yetersiz hatta…
Zora soktuk latif bedenlerimizi. Kör kuyulardan çıkmaya çalışırken gördüklerimizi de dibe çekmeye çalıştık tek fark vardı. Sevdiklerimize yorulmadan yaptık bunu.
Bir şeyi unutmuştuk.
Sevmeyi…
Artık kaybolmuş hayatımızda sevmeye yer yoktu.
Bunu bile satın alınan bir şey zannettik. Bencilleştirdik, köleleştirdik, prangalara vurduk.
Bir ticaret haline getirdik.
Hep sevilmek istedik.
Sevmeyi unuttuk.
Bunu zayıflık gibi gördük.
Kayıp bir hazine oldu.
Sevmek enayi fedakarlığı gibi algılandı. Öyle gözükmekten kaçtık. Hesabı eder olduk öncelikle, fayda maliyeti yapar hale geldi.
Sevmenin tek kurtuluşumuz olduğunu unuttuk.
Büyük tufanda engin dalgaları aşan Nuh’un gemisinin kurtuluşu gibi.
Sevmek aslında derin farkındalık işiydi müminler için. Kıskançlık barındırmayan bir çeşit kutsal ahlaklanma aracıydı sevgilisiyle diyalog kurabilmek için.
Sevmek bizi biz yapan tarifsiz yüce bir duygu. Onun sayesinde insanlığımız ortaya çıkar. Birbirimizdeki potansiyellerin ortak dilidir. Onlar sayesinde birbirimize akarız. Gönüller bir olur. Hayranlık içerisinde dengemizi oturtur bir zemine ve varlığımız bir üst düzeyde vücut bulur.
Seva es sebil, sevmekten niyetle aktığımız bu yolculukta kaybolmamak için orta yolu bulmak anlamına geliyor. Hem kendi dengemizde hem de toplumsal dengemiz için çok önemli bir kavram. Mutlak ahlakın en güzel haline giden kutlu yolculuk için bir taşıyıcı.
Kendine ve mevcudata karşı karşılığı beklenmeyen.
Sevmek imanın bile öncelikli gerekçesi. Sevgi olmadan gönlümüz nasıl akıp karışacaktı deryaya. Sevgiyle dahil oluyoruz bu dine ,zorla değil.
Yoksa nasıl sınırsız feyz kaynağından nasiplenecektik.
Bu kadar nefsimize zulmedersek dolaylı olarak etrafımıza da zulm etmiş olduğumuzun farkına da varmazsak; orta yolu bulmadan hayatımızı dipsiz kuyulara emenet etmiş halde bulacağız kendimizi.
Emin olun onun ipine sarılmazsak, bu kuyudan çıkmazsak vay halimize.
Sınırsız bir kaynağı karşılık beklemeden dağıtabilmek mümkün mü ?
Peki sen de olmayanı dağıtabilmen mümkün mü ?
Önce o suyu bul sonra hayır için dağıt.
Bu ikisi meydana gelince orta yolu bulmuş olursun ve sırat-ı müstakim üzere yol almış olursun.
Sizce sevmek mi güzel sevilmek mi ?
Eminim bu soruya samimi bir cevap verirsek yolumuz da belli olmuş olur.
Yorumlar