PLASEBO ETKİSİ 
SERKANT DERVİŞOĞLU
 

Bu kelimeyi her duyduğumda aklıma gençken çok dinlediğim grup Placebo gelir.Hele bir de onun Every You Every Me adlı şarkısı alır beni götürür. Dinlemediyseniz bir ara mutlaka dinleyin. 
Bilindiği üzere psikolojik testlerde kanıtlanmış bir etki plasebo. Teknik olarak şöyle anlatılabilir. 
Latince placeo'dan türetilen ve ''beğeneceğim'' anlamına gelen plasebo kelimesi 18. yüzyılda tıp alanında kullanılmaya başlandı ve ilk olarak 1811'de Hopper'ın Tıp Sözlüğü'nde "hastaya faydalı olmaktan çok memnun etmek için uygulanan tedavi" olarak tanımlandı. 
Şeker hapı olarak da bilinen ve etken madde içermediğinden farmakolojik etkisi olmayan plasebo, vücuda ağızdan (oral), burundan (intranazal) veya enjeksiyonla (parenteral) verilebilir. 
Bununla alakalı o kadar çok test yapılmış ki sebepleri de tam anlaşılamamakla beraber insanların kendileri yüksek motivasyon ve olumlama yaparak yani aslında bir çeşit telkin etkisinde kalarak iyileşme süreçlerine girdikleri gözlenmiş. 
Sana bir ilaç vereceğim şu kadar süre kullan kanserden kurtulacaksın gibi. Gibisi az kalır, böyle de denenmiş ve kişi söyleneni gerçek kabul edip yaşama sevinci artarak bir iyileşme sürecine girmiştir. Bugün bile tıp da dahil olmak üzere birçok hastalığın sebebi psikolojik olduğu kanıtlanmış, hem kendimizde hem de etrafımızda bunu çok net tecrübe ve şahit oluyoruz.
Hatta bu tekniği yaşam koçları ve spritiüelci keriz silkeleyenlerde fark ettiler. Bunu bizde kullanalım diye kolları sıvayıp yoğun bir şekilde kullanmaya başladılar. 
Peki herkeste işe yarıyor mu ? İşte orası problemli.
Keriz silkeleyenlere değil de tıbba bakarsak kişi önce gerçekten inanması gerektiği algısı onlarda da ağır basıyor. Yani ben tedavi olacağım, ne olursa olsun hayata tutunup, iyileşeceğim inancı olması gerektiğini savunuyorlar.
 Burası önemli çünkü tıpçı burada sorumluluk alıp senin tedavinle uğraşmaya devam ederken diğeri sen inanmadın gereken inancı göstermedin deyip işin içinden sıyrılabiliyor. Kötü niyetlilerden bahsediyorum tabi. Her nerede yaşanırsa yaşansın kişi gerçekten istemiyorsa tıp ne yapsın, kimse bir şey yapamaz.
Rahmetli Cinuçen Tanrıkorur’un bir sözü geldi aklıma, bir kişi istemiyorsa o kimseye o kişi istemediği sürece hiç kimse ona hiç bir şey öğretemez diye. Sen tedavi olmak istiyor musun önemli olan bu.
Şimdi bu kadar detay verdikten sonra kafamı kurcalayan konuya gelmek istiyorum. İnsanın kendi yaşamında yarattığı plasebo etkisine olan ihtiyaçlarından. 
Hepimizin ihtiyacı olan bir şey aslında değil mi ne kadar öyle değil desek de. Sırf sevdiğinden uzak kalan kişi hasta yataklara düşerken onu elinden alacağı herhangi bir ilaçtan şifa bulması gibi. O verdiyse bu ilacı artık iyi olabilirim. Çünkü seviyor, görmek istiyor. Şifası o ve kişi buna inanıyor. Hasretinden bağışıklık sistemi düşen mecnun ondan gelen bir selamla tekrar dirilip hayatına devam etmiyor mu ? Halbuki bilse o selam gerçekten ondan mı geliyor?
İnanmak istiyoruz. Çaresiz kaldığımız ve umudumuzu kaybettiğimiz anlarda müjdeye olan ihtiyacımız bu. 
Peki bu plasebo etkisiyle kendi yaşantımızda şöyle olacak böyle olacak diye inandığımız ama hiçbir şeye yaramayan hadiseler yumağına ne demeli. 
Kendi söylediğimiz yalana kendimiz inanıyoruz. Madem bu ilacı satın almayalım kendimiz üretelim daha iyi değil mi?
Geçenlerde bir söz işittim gerçek bir hür insanın sözleri. 
“Beni hiç kimse ne mutlu edebilir nede öfkelendirebilir. Birinin beni mutlu etmesine ihtiyacım yok” diye müthiş bir lafı vardı. 
Olağan üstü değil mi?
Mutlu veya öfkeli olmanın kendi elinde olması. 
Bir başkası nasıl etkilemiyor, dışarısının ve içerisinin bağlantısından doğan doğal halleri kontrol edebilmen. 
Bence harika.
Aslında çok net olmadı cümleler. Birinin seni öfkelendirmesi, yalan söylemesi, ihanet etmesi, senin arkandan korkunç şekilde dedikodu ve kötü göstermeye çalışması ve hatta rezil etmesi diyelim. Bunları yaşadın maruz kaldın bu korkunç olaya .
Ama bununla yaşamak ve bunu sürekli zihninde tutmak senin elinde eğer bununla yaşamak istemezsen ve hayatına bakarsan kimse seni öfkelendiremez. Şimdi eğer tam tersi etkisi olsaydı bir plaseboya ihtiyacın olabilirdi.
Çünkü bireyi bu durum bir hayli hasta edeceği kesindir. Moralini yerine getirecek yapamayacağı hatta olması imkânsız sözleri duymaya ihtiyacı olacaktı ki rahatlasın. Kesin burada olmasa öbür tarafta cezasını çekecek hesabını verecek başına bela musibetler gelecek Rabbim bunu onun yanına bırakmaz gibi sürekli acısını dindirecek ve sağlığına kavuşacağı plasebo etkisi olan sözler duya duya rahatlayacaktı. 
İnançlı insanların hayatlarında başlarına o kadar tuhaf olaylar geldiği halde böyle bir şeye ihtiyacı olmadan üstesinden nasıl geliyorlardı peki? 
Nazi kamplarından kurtulan insanların psikolojilerine bakmışlar, yüksek oranda yaşam sevinci olduğu gözlenmiş. Onlara bahşedilen hayatın her ne olursa olsun muhteşem ve yaşanması gerektiğine inanan olduklarını gösteriyor bu durum.
Şimdi tuhaf gelecek ama yazarken de aklımdan çıkmayan soruya geleceğim. İnançta bir çeşit plasebo mu?
Sanırım. 
Ta ki şahit olana dek.
 

Yazıyı Beğen :     0
Paylaş :