GERÇEĞİ GERÇEKTEN İSTEMEK
GERÇEĞİ GERÇEKTEN İSTEMEK
HATİCE FAHRUNNİSA
Gerçeği kim isteyip bulamamış?
Kişi kendini kaybetse, orada burada avare dolaşsa bile samimi bir istek olması halinde muhakkak bulur gerçeği. Hatta bilmiyor olsa da.
Sanki kalbi kırk bohçaya sarılmış göğsünde asılı gibidir.
İnsan kendi sadrında yeryüzünde gezip dolaşır gibi dolaşsa da, duygularını tanımlayamaz çoğu zaman.
Göğe bakalım der durur ama masmavi arş olan gökyüzünü aslî rengi ile henüz hiç görmemiştir. Hakîkatten bîhaberdir insan çoğu defa.
Aldanışı da bundandır.
Türlü türlü hallerde geçiyoruz adına yaşam denen platformdan.
İmtihanlar yaşıyoruz.
Aile kuruyor veya ailelerimizi kaybediyoruz.
İbret almıyoruz.
Hep bir sonraki durak için endişeleniyoruz yahut tamamen kaygısızmış gibi davranıyoruz.
Hayatı anlamak, insanları anlamak, daha rahat bir yaşam sürmek adına her ne kadar paradoks olsa da bu hayatlarımızdan vazgeçiyoruz ya da pes edip bir kenarda kalakalıyoruz.
Mutlu olmak ve öyle kalmak için aşırı kontrolcü oluşumuz, eziciliğimiz ve otoritemiz ile bir de haddi aşıp haşa rakip oluveriyoruz Yaradan’a.
Yargılamaya başlıyoruz. Mükemmelliyetçiliğimiz aşırı derecede cesur oluşumuzla bir kez daha ortaya çıkıveriyor.
Evet, sebepler arıyoruz.
Ve çoğu zamanda onlara takılı kalarak bilmeyerek bile olsa şirke düşüyoruz.
Bazı sebepler ise hayatı anlamlı kılmaktan da öte her iki dünyanın saadetini sağlar ki böyle bir sebebe ömrümüz boyunca takılı kalabiliriz bence. Mesela ;
Hilm sahibi olmak,
Merhametli olmak,
Cömert olmak ama temiz bir kalp ile,
Kâmil bir akıl ile tefekkür etmek ve bilgiyi işlemek,
Misafirperver olmak gibi.
Zamanın getirisi sebepler bunlar.
Bu sebepler ile başlar vakit ve her vaktin kendine özgü dengesine yaşamımızın her alanında yaşadığımız olaylarla bir alana götürür bizi.
Algılarımız, muhakeme gücümüz, kavrama yeteneğimiz, hafızamız ve her melekemiz bilgi üretme sürecinin gerçekleştiği bu alan ile iletişim içindedir.
Aklımız, Allah’tan gelenlerin ne için geldiği hikmetini anlar ve kevnî âyetleri de seyretmeye başlar.
Sonrasında irademizle tercih ettiğimiz fiile çıkan bu sebepler kaynaklı haller için dengeli olmak zamanı gelir.
Vaktin dengesi de şu an merkezlenmiş, hayat enerjisi yüksek, kendinin efendisi, sıhhatli, eli açık olmaktır.
Cesaret ve dürüstlük ile sırat-ı müstakim yoluna koyulmaktır.
İşte tam da şimdi hâl ve kâl ile doğru olma zamanıdır.
Yolun sonunda aradığımız gerçeğe ulaşacağız.
Yorumlar