ADİL OLMAK MI MENFAATÇİ OLMAK MI ?

ADİL OLMAK MI MENFAATÇİ OLMAK MI ?
SERKANT DERVİŞOĞLU

Hayatımızda bu iki kavramla kesin yüzleşmek gerekiyor. Emin olun her şeyimizi etkiliyor. 
Şöyle hayatımızı ve aldığımız kararları hatta en önemlisi inancımızı gözden geçirdiğimizde göreceğiz ki menfaatlerimiz doğrultusunda yaşıyoruz. Menfaatlerimize yaşadığımız toplumun dini, gelenekleri ile de destekleyen yancıları da inşaa ettik mi orası bizim yıkılmaz zannettiğimiz muhteşem puthanemiz haline geliyor.
Peki menfaatlerimiz niye bu kadar her şeyin önüne geçiyor?
Bizi buna sürükleyen ve adil olmaktan çıkaran ne?
Çok basit bir kaç sebebi var. Sokakta birine söyleseniz herkesin güleceği şeyler hatta. Ama maalesef bilinç altımızda öyle.
Korkularla ve anlamını kimsenin bilemediğimiz konfor alanındayız.
Neden bu kadar korkuyoruz ?
Doğru, hak olan ve adil olmaktan bizi uzak tutan korkularımız… 
Fakir olma korkusu mesela. “Şeytan insanı fakirlikle korkuturmuş” 
Neyden korkuyorsan  o kadar vesvese üretir ve çoğaltırsın. Üç kuruşluk bir yaşam için haktan uzaklaşıp sen olmaktan çıkarsın .
Dikkat ediyorum çok korkularımız var.  Hepimizi korkular vardır tamam. bu durum da bizi insan yapar. Orasında değilim ama  öyle safhalar gelmiş ki bizi biz olmaktan ve toplum olarak bi rarada yaşamamızın imkansız hale getirecek şekle bürünmüş. 
Mesala batı toplumlarında özellikle Amerika’da mistik olaylarla kitlesel ilgilenilmesini istemezler. Çünkü tüketim olmaz, israf edilmez, sosyal haklar fazla istenir, kolay yönetilmez. Yani kendi istediğin gibi yönetemezsin. 
Farzı misal karı koca bile hafif tartışsınlar kafaların içinde mal bölüşümü başlıyor hemen. Bir konuşun önce. Yok. Hemen elimdekiler gider, aç kalırım, sefil olurum, rezil olurum olurum da olurum.
Bir günah işlersin, işlerim ters gider diye düşünürsün. Yaradanla bir konuş ,denedin mi hiç ? Bir tövbe et. “Duyar mı diyor” bana. Konfor alanındayken ahkam kesmeyi biliyordun ya. 
“Rabbim bize her yerden sesleniyor. O sıfatları her yerde, doğada, olaylarda… Bize her yerden temaşa ediyor” diyor bol keseden sıkıyordun. İşler sarpa sarınca yandım anam keten helva. Koca din bunun üzerine mi kuruldu.
Ülke yönetimlerini hiç söylemiyorum bile orası tam felaket. Tamamen korku ve menfaat üzerine kurulu. O alan iğrençliğin insanlığın zıvanadan çıktığı bir metafizik boyut . Bir kitle belirler partiler millet te hazır çünkü öncesinden kendileri bölmüştür o kitleyi daha rahat gütmek için. Önce o kitle ne istiyorsa onları daha fazla vereceğini vaadeder yani menfaatlerine ve konfor alanlarını köpürtür. Sende oo dersin halbuki bilmessin o konfor alanını da yani senin istediğin zannettiğin şeyi de o yaratmıştır. Sonrada “bak eğer bizden yüz çevirirsen neler gelir başına” diye korkutmaya başlar. 
Şimdi uzaktan kendime ve topluma baktığımı zaman ne görüyorum lütfen herkes baksın.
Özgür olmayan bir birey
Duyarsızlaşmış ölü bedenler
Şekilci ortodoks yaşamlar
Oyun hamuruna dönüşmüş kayıp ruhlar
Allah rızası için böyle  insan olur mu? 
Nasıl olacağız ? 
Allah bizden dönüşmemizi istiyor? 
Ama bizi korkmayı ve menfaaletimizi düşünüyoruz. Bir pazarlık yapıyoruz. Alacaklısı hep biz olan merkezde hep biz olan. 
 Geçenlerde bir yerde konuşurken şöyle bir muhabbet gelişti. Dediler ki “eski insanlar yok, bitti bu işler, ustalara gitti” Artık siz ne derseniz bunlar son bunlarda gitti mi kimse kalmaz unutulur gider. 
İnsanların duygularıyla oynamak ümitsizliğe düşürmek ne kadar kötü bir şey. 
Ne yani ümitsizliğe düşeyim, oradan sana daha da bağlanayım onu mu istiyorsun. 
Onu istiyor. Zayıf latif bedenlere korku salan yılanlar bunlar. 
Sonra düşündüm Koca Peygamber rahmeti rahmana kavuştu gitti. Bizde mi ölelim? İslamı kim yaşatacak peki ? Emanete kim sahip çıkacak ?
islam yok artık o gitti eski tadı yok mu diyeceğiz peygamber yaşamıyor diye. 
Aziz dostlar!
Kafa yoralım özgür olmaya ve farkında olmaya gayret edelim. Korkunun ecele faydası yok gibi harika bir sözümüz var. Üzerine düşünelim, çıkarlarımızı bir kenara koyalım, adil olalım kendimize ve topluma. Bir olay olduğunda aklımıza ilk çıkarlarımız geliyorsa dur bir dakika diyelim, sonra da ne yapılması gerekiyorsa onu yapmaya çalışalım.
Haksızsak özür diyelim, üste çıkmaya çalışmayalım. 
Ezilmekten güçsüz gözükmekten aciz duruma düşmekten rezil olmaktan değil, hak olana engel olduğumuz için daha çok ürkelim. Sözümüz davranışımız dosdoğru olsun.
Birinden yardım almaktan, sırtını dayamaktan, paylaşmaktan ve karşılıklı şükürleşerek eksikliklerimizi tamamlamaktan korkmayalım. Bu şekilde daha güçlük olarak hayata devam edebilme yetisi kazanalım. O sayede kendimizle daha fazla yüzleşiriz. İnanın o zaman içimizde merhamet duygusu da artar ve adil oluruz. Gerçekten neden korkulup korkulmayacağı yetisi kazanır hale geliriz.


 

Yazıyı Beğen :     3
Paylaş :

Yorumlar

1 Yorum

  1. Seval Yılmaz 18-05-2023

    Her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır derler ya, o misal herkesin menfaat anlayışının da farklı olduğuna inanıyorum. Hep mağdur edebiyatı üzerine hayatını idame ettirenin menfaat tanımı; “herkesin görevlerini iyice belleyip onun o doymak bilmez madde ihtiyacını mütemadiyen tatmin etmesine dair zorunluluğa sahip olduğu” düşüncesine bağlı iken; aynı kişinin adalet anlayışı da bu çerçevede “o hep gereksizce (?!) bereketlenmiş olan diğerinin sofrasındaki rızkı asıl hak edenin kendisi” olduğu zannı üzerinden belirleniyor maalesef. Öte yandan menfaat anlayışını erdemler çerçevesinde belirleyenin de ihtiyaçlarını insani değerleri merkeze alarak önem sıralamasında zirveye oturtması kaçınılmaz olur. Bu kişi aslında her türlü kârdadır. Diğer görüşün bu yaklaşıma anlam verememesi ise belli ölçüde anlaşılabilir bir durumdur. Derinliklerde beslenen öfke ve nefret duygusu ile menfaat putuna sarılıp yüreklerde barındırılan ve dış dünyadan özenle gizlenmiş o zarafet katili celladın ortalığa dökülerek insan ilişkilerini katletmeye başladığı seviye de artık muhabbetin şirazesinin kaydığı ânı ifade eder. Aradaki en büyük fark ise sanılanın aksine fikirlere saldırarak en çok gürültü çıkaranın “daha akıllı” olmasından değil, belki de kendi iç dünyasında yapıcı düşünüp uygun şekilde eyleme geçmeyi başarabilenin sekineyi yakalamasından açığa çıkmakta. Yeri geldiğinde isar ile koşullu sevgi yaklaşımından kurtulup da uhulet ve suhuletle bir Gönül Kabesini yıkmadan adaletin sağlanmasına karınca kararınca katkı sağlayabilene ne mutlu. Güzel temenniler barındıran ne güzel bir yazı… kaleminize sağlık.