BIRAKTIM ARTIK
BIRAKTIM ARTIK
SERKANT DERVİŞOĞLU
Yıllar geçmiyor ki üzerimizde ki ölü toprağı büyümesin. Ne var ne yok her bulduğumuzu kompulsif insanlar gibi biriktirerek, ölmüş cesedimizin mezarını büyütmek için kullanıyoruz.
Ve gün geliyor büyüyen bu yükselen ve dağ gibi olan yerde, herkesten uzun olmaya başlayıp, tepeden baktığımız bu gudubet hal övünecek halimiz olmuş.
Vaktimizi çalan, bizi meşgul eden bir meşgale, dost meclisinde anlatılacak gurur duyulan ve onaylanmayı bekleyip mecliste göğsünün gerilmesine vesile olan o durumdan bahsediyorum.
“Adamın biri yoldan geçerken tuhaf baktı ve bana bir saçma sapan bir şey dedi, bende ona şöyle dedim” Bir hafta gider o muhabbet. Hele bir arabadan inseydi o zaman görürdü gününü.
“Gördün mü bizim küçük prenses yine burnu havada selam vermeden oturdu yerine hiç oralı değil.”
“Sana bahsettiğim bir profesör vardı ne iş yaptığımı söyleyince suratını çevirdi kale bile almadı.”
“Eski eşim birisiyle görüşüyormuş hatta evlenecekmiş.”
“Velayet nübüvvetten daha üstün kardeşim, Peygamber tebliğ etmekle mükellef velayet sahibi sırra ermiş Sahib-ül Zaman ondan izinsiz bir şey olmaz.”
“Bana kazık atan adam hala piyasada iş yapıp tokatlamaya devam ediyor, paramı hala alamadım gördükçe tepem atıyor.”
“Hasedimden çıldıracağım bu parayı nereden buluyor da gezip duruyor.”
Yukarıdakiler gibi sayamayacağım kadar pek çok duygu, durum…
Ve hayatın içinden konuşup biriktirdiğimiz, vazgeçemediğimiz sermayemiz olan anlamsız ama bizi var eden ,yücelten, saygınlık kazandıran farz gibi kabul ettiğimiz bir ibadet halini almış biriktirme hastalığı.
Nasıl bir inanç bu ? Acaba ters psikoloji mi yapsaydı, Cenab-ı Hak bunları mı farz etseydi.
“Günlerce bu elbiseyi niye giydin” diye konuşun, Allah katında şu kadar sevabı var denseydi acaba. Ne bileyim belki insan değişik bir varlık ya tersini yapma meyili daha çok yüksek. İşe yarayabilirdi.
“Ölmeden önce ölünüz” diye bir hadis var sufîler bunu çok kullanır. Hatta İslam Sufileri değil orta doğu mistikleri de sever ve eğitimlerinde bu psikoloji vermeye çalışırlar. Biz sanki bunu çok yanlış anlamışız gibi geliyor.
Söylenmek istenen insanın dünyevi isteklere duygularının aşırılığına, insanın kutsal bir varlık olduğunu, onun içinde bu istek ve arzularında dengeye gelip özünü fark edebilmesi için ona bahşedilen yaşam bitmeden önce bu istek ve arzularının fazlalıklarını öldürmesi gerektiğini, gereksiz yargıları sahiplenip biriktirmenin anlamsız olduğunu ifade eden harika bir söz.
Biz şöyle yorumlamışız sanki; özümüzü hiçe sayalım gömelim onu, üstüne bir güzel mevlid okutalım. Vicdan, ahlak, insaniyet evrensel değerler hatta değişmeyen fizik yasaları -ki onlarda bir nevi ayettir- bu gibi erdem ve değerleri derin bir yer kaz çıkmasın. Yukarıda saydığımız, hırs dedikodu, menfaatin için insanları ez, kendini ve etrafındakileri küçük gör, kibirlen egon tavan yapsın, çalışma , öfkeli gez uzar gider... Bunlarla açtığın mezarını doldur, büyüt Himalaya gibi yapıp, nirvanaya öyle er.
Hz. peygamberin ölmeden önce ölünüz hadisinde dediği gibi ölür müsün bilmem ama artık bazı şeyleri yavaş yavaş bırak git yeter artık de.
Ne zaman hatırlamıyorum ama bir fotoğraf çekmiştim metrodan inip bostancı sahilinde çıkınca. Yağmurlu bir gün batımında doğru gözlerimi sahilden alamayıp, karşıdan karşıya geçtikten sonra oraya doğru yürüdüm uzun uzun baktım denize doğru.
Adalar, fener, vapurlar, martılar...
Islanmış zeminde insanların yansımaları…
Derken yıllar önce çektiğim o fotoğraf canlandı. Tetiklenmiştim…
Orda bir adam aynı yağmur ve bu sefer gün doğumunda ıslak bir zeminde yansıması için yaşadığım manasızca bırakma diye tuttuğum bir duyguyu bu sefer büyük bir gönül rahatlığıyla “bıraktım artık” dedim, fotoğrafı çekerek vedalaştım.
Gün doğumundan sonra gün batımı da gitmişti artık gözlerimden. O duygular bitmişti. Ne gerek vardı sırtlanmış olduğun o yükleri hala taşımaya değil mi küçük prens.?
Yine mi sıra dayağı! yeter ama... (Kalemine sağlık, yine pek güzel silkeledin.) İmza: Prensler ve prensesler diyarının en piyemsesi :)
Ellerine sağlık Serkant. Özellikle son bölümü çok sevdim. Bir fotoğraf karesinde dondurarak bırakmak hiç aklıma gelmemişti.
Sayın sevgili premses Seval. Evet başka bir tokat koncertosunda buluşmak dileğiyle.