DISCOVERY CODE X

SERKANT DERVİŞOĞLU

Bir uzay mekiği adı sanki. NASA’nın belki Space X 'i kim bilir?
İşte benim kafamda böyle havada sürekli. İstiyorum bir şeyler, ama ne bilemiyorum.
Bir şeyler yaşamak istiyorum. Belki toplumsal açıdan tuhaf görülebilir.
Heee bir yandan da söyleyeyim milletin gözünde asla kötü ve alay edilecek biri gibi gözükmemem gerekiyor.  Hata yaptığımı kimse bilmesin yani.
Mükemmel görünmem lazım. Düştüğüm bilinmesin, yoksa zayıf görürler, itibarım zedelenir.
Canım sıkılıyor.
Kulağıma yeni deneyim yaşayanların fısıltıları üfleniyor. Nasıl bir şeymiş bu, bende deneyeyim.
Şimdi insanların aklına tuhaf şeyler gelir. En iyisi mi ben bunu herkes tarafından kabul edilebilir hâle getireyim ki, sonra çuvallarsam rahat edeyim. Yersen tabi...
Güçlü otorite sahibi insanların yanında olayım. Bana da geçsin.
Çok hevesliyim. Tabi benim işime yarar mı, yaramaz mı, umurumda değil o an.
Büyülendim bu karizmadan.
Sömüreyim bunu, pardon seveyim.
Bana da geçer belki. Maddi manevi hazırım bu yolculuğa çünkü sonunda havuçlu kek var.
Bu hâle bende bürüneceğim.
Bende bu sınıfa geçeceğim, bana göre mi, değil mi orası önemli değil.
Evrenin bütün işaretleri bunu zaten kanıtladı. Burası olmam gereken yer amenna ve saddakna.
Bunu inandığım toplumsal yapının rengiyle de boyadım mı bu hakikate kimse bir şey diyemez hâle gelir, elhamdülillah.
Sevmek mi dedin? O ne ki?
Benim için para çokomel eğrisi gibi bir şey. Parayı ver çokomeli al. Afiyetle, zevkle yerim.
Kimse de anlamaz tutkuma bulanmış, menfaat dürtüsüyle sevgi arasındaki bağı.
Ooh orayı da hallettim.
Şimdi seyreyleyeyim ayı, marsı, yıldızları. Her şey harika yerçekimsiz ortamdayım. Çok mesudum.
Bir şeyler ters mi gidiyor?
Baştan söyleyeyim, karşı tarafın şartsız sevgi ve emek vermesini beklerim.
Hatta ben ne yaptıysam daha fazlası olacak ama bu bilgi bende saklı. Cebimde. Kimse bilmesin.
Maddi manevi sömürmem lazım, kesintiye uğramamalı.
O zaman takkemi önüme alıp düşünür, hesap yaparım. Bakarım işime.
Ne yaparsan yap. Ve hep “onu” suçlarım “böyle bir ahlaksızlık var mı?” diye.
Ben şunu, ben bunu yaptım, “o” ne yaptı?
Anladınız sanırım, ben şartlı severim.
Aslında pek sevmeyi de bilmem, o yüzden böyle pazarlık yapıyorum sürekli.
Olmuyor, hep veriyorum ama beni kullandıklarını düşünüyorum, olamaz ki bu.
En iyisi yıkıp bu işten zarar gören kendimmiş gibi göstereyim. Aklamam lazım kendimi, zaten gönlümde böyle söylüyor.
Tüm bunları düşünen zihnin şöyle bir yana dursun.
Bir gün elbet bu mekik yeryüzüne inecek ve ayakları üstünde duracak.
İnşallah...
Böyle bir hayat başta kendine ve etrafındakilere zarar verir. Onlar gider, yalnız başına kalırsın.
Kendini daha ne kadar bu acınası mağdur durumda tutacaksın?
Ya da yaratanını ne kadar kandırdığını zannedeceksin?
Asla kandıramayacaksın.
Yaratılmış bu sistemin bir işleyişi var, hep duvara çarparsın.
Değer mi? Bence değmez.
Sev azizim, başta kendini ve her şeyi pazarlıksız sev.
İnfak et, hesap yapma.
Sistem yapıyor onu zaten.
Sen bak keyfine, tadını çıkar.
Bu kadar mı güvenmiyoruz yaratana?
Bu kadar mı güvensizsin kendine?
Ne fena değil mi?
Hangi ritüeli yaparsan yap, meşrebin ne olursa olsun, zihnin azap içinde.
Güçlü duruyormuş gibi davranıyorsun.
Bizim öyle olduğunu bilmemiz önemli değil ki sen biliyorsun ya. İnandığın yaratıcı biliyor.
Duygularının esiri olmaktan çık, özgürleş ve şartsız sev.
Bırak kendini engin denizlere bir yaprak gibi.
Dalgalar götürsün seni keşfedilecek yeni ufuklara doğru.

Yazıyı Beğen :     2
Paylaş :