DUR VE TİTRE
DUR VE TİTRE
SERKANT DERVİŞOĞLU
Sonbahar yapraklarının olabildiğince kendini yere bıraktığı şu zamanlarda, kışın çetin ve soğuk hali üzerine yakın zamanda sirayet edeceği günlere doğru gidiyordu. Doğayla yaşayan biri için bunun ne kadar çetin geçeceği tartışılmaz bir gerçek.
Yıllar içinde edindiği tecrübeler, O’nu bilinç olarak hazırlamış ve karşı karşıya kalacağı durumlar karşısında güçlendirmişti. Artık O, korkusuz ve cesur bir halde göğüs geriyordu. Eğer bir yaz günü bunları birine anlatsaydı, farklı farklı sıfatlar yüklenip sanki ulu bir zat muamelesi bile yapılabilirlerdi. Halbuki O, sadece muhakiklerden biri, cesur ve sadık bir savaşçıdan başka bir şey değildi.
Kendine ve doğaya karşı tutumu arasında dışsal ve içsel bir bağ kurmuştu. O’nun için bu ikisi ayrı değildi. Birbirine ne kadar ihtiyaç duyduklarının farkında olarak, samimi bir denge kuruyor; kendine ve doğaya karşı dürüst bir tavır sergiliyordu.
Yapraklar artık soluyordu. Can alıcı kızıllıklarından eser yoktu. Esen rüzgarlar, ısırmaktan kesmeye doğru gidiyordu naif bedenini. Bülbüllerin, kızıl gerdanların ve sakaların yerini kargaların sesi almaya başlamıştı.
Ufka doğru baktıkça, griliğin donuk hali büyük bir belirsizliği gösterircesine, beyin sisi gibi bir akıl durması yaratıyordu. Belki de bu, sakinleşmek ve daha az hareket ederek bedenin sıcaklığını koruması gerektiğini, daha az enerji harcaması gerektiğini söylüyordu.
Sadece bakıyordu siyah veya beyaz olmayan kalbine. Bu mevsimde nasibine düşen ara tonlardan donuk olan bir renk. Geçici ama bereketli bir doğa olayıydı aslında. Beyaz, örtücü saflık ve temizlik gibi gökten gelen nimetler... Bedenini titretseler de bu, uyanması için doğanın O’na sunmuş olduğu büyük bir hazineydi. Her mevsimin anlattığı nice gizler vardı.
Kargalar bile farklıydı. Uzayan gecelerde sanki artık bir başka türlü hatta bu sessizlikte ehlilleşerek bülbül gibi gibi ötmeye başladığını duyar gibiydi.
Bu bir rüya mıydı ? Karga nasıl bülbül gibi ötebilirdi ki.
Aklını yitirecek gibi oluyordu. Bulunduğu yer daha da soğudu gece. Acaba bu yüksek yerde hayal mi görüyordu.
Önceleri korkuyordu. Şimdi ise soğuk geceler sıcak bir yuva olmaya başladı. İçindeki gizemi gördü. Artık huzurluydu. Sessizlik ve gri tonlar O’nu rahatsız etmiyordu. Var olan her şey olması gerektiği gibiydi.
Ey kendinde büyük bir cevher taşıyan insan adayı! Eğer baharda açmak istiyorsan,durup titremen gerek.
Mirac’tan dönen Nebi gibi.
Yorumlar