DURDURUN DÜNYAYI İNECEK VAR

DURDURUN DÜNYAYI İNECEK VAR
SEVAL YILMAZ

Şu dağınıklığı bir toplamak lazım. Yüreğimdeki basiret bağlanmasının ilk tedavisi bu olsa gerek. Toplamalı tüm o kırılmış(lık)ları, döküntüleri... 
Öyle halının altına süpürür gibi değil ama, dönüştürmeli teker teker. 
Her bir yarayı yeniden açıp, çok acı verici de olsa tuz basıp ya da dağlayıp iyice arındırdıktan sonra -bu sefer- ihtiyaç duyduğu merhemi doğru bir şekilde tatbik etmeli... Etmeli ki bir daha kanamasın. 
Ah pencereleri açıp hayata dolmuş ve sinmiş şu kasvetli yılgınlıktan da kurtulmalı bir an önce.
Lakin,  “Haydi!!” deyince olmuyor işte, kilitlenip kalıyor insan. 
Nereden başlayacağını bilemiyorsun ki bir türlü. 
Belki de tüm bu kaosun ötesinde ilk gayret gösterilmesi gereken mesele; sekîneye ulaşmak olmalı. Aklıselim düşünce ile bir rota belirleyebilmek için telaşeden iyice sıyrılmalı başka bir deyişle. 
Sabırlı olmalı, zira çokça sabır ister bu şifalanma süreci. Kolay mı, yılların çeri çöpü içimi dışımı kaplamış âdeta.
Tam “Ohh tamamdır bu iş, tüm sırrı çözdüm ben!” diyecekken bir bakıyorum ki yeni bir define haritası çıkmış karşıma. Benim gibi yol iz bilmezin ne işi olurmuş bu şifreli define haritalarıyla. 
Pek de viraneymiş bu yürek devleti yahu! Kazıyorum, süpürüyorum da bir türlü toparlanmadığı gibi sanki gittikçe bir girdabın içine çekiliyor gibiyim.
Durdurun bu hengâmeyi yeter! 
Bırakın beni, herkes sussun ve kendimle kafa kafaya verip düşüneyim azıcık... 
Ahh evet, hoş geldin sessizlik. 
Ve anladım derdimin ne olduğunu; teslim olamamak. Kızıyorum kendime bazen, “Anla şunu” diyorum; “Öncelikle kendine “doğru” /“dürüst” olmanın gereğini yerine getirebildiysen artık teslim olma zamanın da gelmiş demektir”. 
Sonra da kendime kızdığım için yine kendime kızıyorum. Zira niye zorlar ki insan; her düğüm, zamanı geldiğinde ancak çözülebilir, bilmez mi?
Lakin... 
Sanki bir aydınlanma yaşamaktayım şu an. Anlıyorum ki bağrıma bastığım huzur, benim dengeye yakınlığım nispetince imiş. En az izlediğim rota kadar hangi zaman diliminde kürek çektiğim de çok mühim. Madem zamanın getirdikleri ile ancak vaktin dengesini yerine getirerek mücadele edilebiliyor; o halde bu kaostan kurtulmanın pek çok yolu var demektir. Benimki de acilen merkezlenmek ve kuyruğunu kovalayan bir kedi gibi kendi etrafında dönüp durmayı bırakıp, dosdoğru bir istikamet üzere olmakmış meğer. 

Yazıyı Beğen :     2
Paylaş :