GAME OF POST-POST KAVGALARI

GAME OF POST-POST KAVGALARI
SERKANT DERVİŞOĞLU 

Diziler, romanlar, hikayelerden birçoğu gerçek dışı olsa da yaşamın tam içinden çıkıyor. Anlatım tarzları farklılıklar arz etse de yine bizi anlatıyor. Mekân ve zamanın akıl dışılığı da bir şey ifade etmez. Sonuçta özde insanı konu alır. Hırslarımız, sevgilerimiz, tutkular, öfke, kötülükler, şeytani düşünceler, rahmani düşünceler hepsi insana has duygu ve eylemlerdir. 
Çok popüler bir dizi olan Game of Thrones da hem görsel hem hikayesi bakımından dünyada en çok izlenen dizilerden biri oldu. Bir taht yüzünden yapılan kötülüklerin ihanetlerin katledilen insanların haddi hesabı yoktu dizide. İnsan gibi kıymetli bir yaşam formunun bir mobilya parçası kadar değeri olmadığının abartılı bir şekilde gördük dizide. Ejderha kadar olan nefsin nasıl yıkıp yaktığına şahit olduk görsel şölenlerle. Gerçekten ibretlik bir haldi. Ve enteresan olan şuydu ki insanların hakkettikleri değeri görmeli diye kurtuluşu vaat edeceğim mottosuyla yaptıklarına inanmıştı ejderhaların annesi Daenerys Targaryen. 
O kadar inanmıştı ki kendisine ve çevresine yapılan haince olaylara karşı içinde ki ejderha gibi büyüyen nefsi sahip olduğu ejderhayla beraber ortalığı yaktı geçti kül etti. Tabi düşmanları da o taht için kendi potansiyelleri neyi elveriyorsa onlarda o derece savaştılar. Herkesin ejderhası ne kadarsa artık, o taht için elindeki ejderhaları salmıştı. Kimse içinde saklı tutmuyor adeta bütün ateşi kusuyordu. Kontrolden çıkmış bu büyük ejderha sahipleri hangisinin ateşi büyükse onu yutmaya sonuna kadar kararlıydı.
Nihayetinde ortada artık hiçbir şey kalmamıştı. Her şey yanıp kül oldu ve kendilerini ebedi zannedeler de o küllerin içinde yok olup gittiler. Kimseye de yaramadı. Olan zavallı halka oldu. Kafaları karışık ne için savaştığını bilmeyen hakla batılın karşıtlığı bir ortamın içinde kendini bulamadan yitip giden zavallıcıklar…
Peki değer miydi bu kadar hırsa küçük prens?
Dizinin kahramanları çoktu ama biri çok kıymetliydi. Bir tek onun gözü yoktu o tahtta kuzeyli Can Sinav, derviş meşrep alperenler gibiydi adeta. Asil bir kandan gelen biriydi. Buna rağmen gerçek adını ve kimliğini bırakıp taht için değil halk adalete kavuşsun diye vermişti savaşını, nefsini ejderhasını kontrol edebiliyordu. Öfkesini kinini hırslarını arzularına yenik düşüp kılıç sallamıyordu. Kılıç kullanmadan cihat yapabilme marifetine ermişti. Gönülleri feth ediyordu. Aman Yarabbi nasıl bir şeydi bu. O kılıcını savururken kesmiyor birleştiriyordu. Bu nasıl bir gönüldü değil mi ejderhaların annesi. 
Kuzeyli derviş Can’ı ruhu şad olsun bırakıp gelelim günümüze, insanlık tarihi bu makam, taht, koltuk, post sevdası yüzünden birçok kez helak olup yeniden dirildi. Bir çeşit inanmasam da reankarne gibi bir şey tekrar edip duruyor. Olup bitende millete oluyor. Onlar savaşıyor, ölüyor, evinden barkından oluyor. Ne diyeyim bilemiyorum garip bir şekilde hayatın cilvesi sanırım tekerrür eden felaketler.
Son zamanlarda siyasi iktidar kavgası olduğu kadar tekkede post kavgası da aldı başını gidiyor. Ya hu evvelden anlardık; krallık, padişahlık, başkanlık, ülke yönetimi gibi ihtiraslar neticesinde türlü ayak oyunları yüzünden bu ulu mevkide olanların kendilerini nasıl rezil ettiklerine de böyle manevi makamdan mevkiden uzak nefsini yenmenin mektepleri olan tekkelerin düştükleri rezillikler hakikaten içler acısı durum. Posta oturacağım diye türlü ayak oyunlarının ne kadar ucuz ve ayaklar altında olmaları korkunç geliyor. Bir yerde şeyh ölünce hemen arkasından birbirlerine düşmeler, iftiralar, kasetler, ses kayıtları gibi böyle bir yerde olmaması gereken şeyler. Elbette şu fikirdeyim insanın olduğu yerde her şey olur. Olur da bunun da bir ahlakı olur. Ne bileyim sosyal medyadan böyle dedikoducular gibi fitne fücur işlere kadar düşmezler diyorum ama oluyor. İşin tuhafı ilim irfan da o biçim yeri geldi mi biz Ebu Cehil makamındayız. Ama görünen o ki Ebu Cehil’ in bile aklına gelmeyen dalavereler çevirir hale gelmiş bunların yaptıkları. 
“Ne postmuş bu arkadaş” demeden insan kendini alamıyor. Elbette oradaki post büyük bir güç altında yatan nasıl bir maddi hazine varsa ondan vazgeçilemiyor. Zerre inanmıyorum manevi bir şey olduğuna. Riya içinde hu çeken bir güruh. Ve herkesin ejderhası o kadar büyük ki gül yaprakları döker gibi ateş kusup yakıp küle çeviriyorlar kendilerini ve ihvanını. 
“Biz olmazsak burası yok olur gider” diye korkutuyorlar ya inanın sizi Allah’tan uzaklaştırıp ceplerine yaklaştırıyorlar.
Bu post kavgası bitmez ve emin olun Kuzeyli Derviş Can Sinav’ da sizin tekkenize bir daha uğramaz.
 

Yazıyı Beğen :     1
Paylaş :