İÇİMDE “SEVEN” BİRİ VAR

İÇİMDE “SEVEN” BİRİ VAR 
SEVAL YILMAZ

İçimde söven biri var; sinsice saklanır, adeta tetikte. Neyi beklemektedir bilir misin? 
Bana yoksunluğumu anımsatacak işareti bekler pusuya yatmış. 
Biraz ağzı bozuk, biraz kızgın ve biraz üzgün. 
Eski taş plaktan derinden derine “Kimseye etmem şikayet...” ilişir kulağıma ve “yitik gençliğim” karşıma dikilir ışıl ışıl gözleriyle. 
Bir panik haline geçerim, bana son bir fırsat sunulmuş gibi. 
Bir ağıt yükselir birden uzaklardan ve aniden kendimi artık nabzı atmayan bir zarif eli koklarken buluveririm. 
Yüzüm düşer, dudaklarım titrer, gözyaşlarım yolunu hatırlar.  
Bir cümle, bir söz öbeği; bin bir çile ve nefis mücadelesi ile henüz affetmeyi başarabildiğim birini yeniden yeniden  karşıma getirir. 
Belki de kendimdir bu kişi. 
Her yaşadığım tetiklenmede aynı anlara geri dönerim de, samimiyetle yıkanmadığım sürece bu kısır döngü böylece devam eder gider. 
Tek çare vardır, o da “kendimin efendisi olmak”
İçimde “seven” biri de var lakin, sevmeyi seven, derdimi dahî. 
Silkeler beni ara ara, yaşama sebebimi hatırlatır.
Bazen o her konuyu bir şikayet sebebine dönüştüren yanım tam katlime ferman verecekken bu yanım beni bir masalın içindeki uçan halıya çekiverir ve aniden Şehrazat olurum.  
Bir rayiha beni alıp Mekke sokaklarındaki küçücük bir koku dükkanına iter de misk ü amberin sarhoşluğu ile bir anda kendimden geçerim. 
İçten bir dua ile savrulduğum bayram gezmesinde,  şefkat yumağından öpülesi bir pamuk elin bana uzattığı şekerlemeyi açarım çocuksu heyecanımla.
En sevdiğim de budur; beni o saf duygu haline taşıyan anlar. 
Koşulsuz ve sıcacık bir sevgi. 
İçine çekildiğim bu haller beni dengeye taşır, her etkiye rağmen kendimin efendisi olurum... 
Ancak o zaman gömerim öfkeyi, hüznü ve bana ait olmadığı halde sırtımda taşıdığım tüm o yükleri.
Habil ile Kabil misali iki kardeş gibidirler içimde, aynı kubbenin altında ve farklı uçlarda yaşayan bu “seven” ve “söven” yanlarım.
Lakin öğrendim artık, her iki yönümü de barıştırmam gerektiğini. 
Yani itidalin zorunluluğunu. 
Tecrübe ettiğim / etmekte olduğum hiçbir konunun karşıma tesadüfen çıkmadığını da...
Olumlu ya da olumsuz fark etmez; bilirim ki dengeye gelmesi gereken “ben”i törpülemek içindir hepsi. 
Tüm yaşam alanlarımda dengeyi tutturamadığım sürece bilirim ki aynı sancıları bu döngü içinde sıkışıp katlanarak yaşamaya mahkum olduğumu da. 
Öyleyse haydi! 
Hemen harekete geçmeli... Merkezlenmenin, kendinin efendisi olmanın, yaşam enerjimizi yükseltme zamanıdır şimdi.

Yazıyı Beğen :     2
Paylaş :

Yorumlar

1 Yorum

  1. Selmit 16-11-2022

    Yazarın en güzel yazılarından biri... Yüreğine sağlık