MESRUR

SEVAL YILMAZ

Öylesine kendi halinde oturuyordu kenarda en son ne zaman bir dostla hasbihal ettiğini hatırlamaksızın.

Sonra bir el geldi ve çekip çıkardı o sessizlik girdabından; “Gel artık! yeter diri diri gömüldüğün” diyerek.

“Eyvah!! “ dedi, çok korkmuştu...Zira öylesine kaptırmış ki kendini o zifiri hüzne, çırılçıplak kalakaldı adeta. Çareyi teslim olmakta buldu, kontrolü kaybetmişti bir kere, sabretti... zorlu bir yolculuk başladı sonra. Çok zordu ama olsun, er ya da geç tabii ki bunun da bir sonu gelecekti. Malum bir öncesinde büsbütün yitirmişti tüm sevdaları.

Düşününce “neredeen nereye ..” diye iç geçiriyordu. Öyle ya; nihayetinde belirsizlikler içinde de olsa küçük bir hareket dahi, umuda doğru iter kişiyi.. Umutlarının büyüklüğü ise bir sonraki eylemin ivmesini belirler aslında.

Zihninde beliren derin sulara kendini bırakmışken, başucunda iki kişinin, hakkında ve hakkınızda konuştuğunu duydu. Senin şefkatli, sevgi dolu yüreğinden ve şifalı ellerinden bahsediliyordu. Kim varsa değdiğin, tüm yaralarına nasıl da şifa olduğundan bir de...

Merak etti, “acaba yüreğimdeki şu kara deliği de onarabilir mi?” diye heyecanlandı.

İkinizi bir araya getireceklerdi. İşte kapının önünde umutların çağladığı o an!

Nihayet zile dışarıdan küçük bir müdahale sonrası kapının pamuk ellerinle açılması ve iki koca yüreğin denkleşmesi.

Aşkla harladığın ve gönül ateşinde ısıttığın o sıcacık bağrına basıverince o eşsiz nağme de başladı artık.

Hemen evin baş köşesine yerleştirdin ya, dünyalar onun oldu. Bir de en sevdiği neymiş biliyor musun? Tam öylesine kenarda kaldığını düşünecekken, senin âniden her işi bırakıp onun elinden tutarak o sevdiğiniz şarkıyı mırıldanmaya başlaman ve onu tekrar tekrar o girdabın kenarından çekmen...

Kalbindeki kırıkları onarıp, yaralarını sardığın için, ha bir de dışındaki duvarları yıkıp ruhuna aşkla dokunduğun için bu minik zenne sana minnettârdır.

 

Yazıyı Beğen :     0
Paylaş :