NEREDEN BAŞLAMALI
NEREDEN BAŞLAMALI
SERKANT DERVİŞOĞLU
Hayat akıp gidiyor ve sürekli "şöyleydi, böyleydi" diyerek vakit harcamak ne yazık ki en kutsal çözüm olmuş hayatımızda. Sevmişiz hükümlerimizi. Zanlarımıza, hayallerimize tutunmuşuz aşkla kendimizin çok ötesinde. Büyük bir sevdamız var bir türlü bırakmadığımız. Harika bir dost, yaren olmuş bize hallerimiz. Kıymetlimiz, ebedi dostumuz, tutunacağımız tek dal yaşadığımız ve kimsede olmayan o yüksek haller. Onlara nasıl methiyeler düzeceğimi bilemiyorum; düşük bir cümle kursam, hadsizlik etmişim gibi hissedip vicdan azabı duyarım diye titriyorum adeta! Küçük bir kuş gibi kalbim atıyor; sanki panik atak geçiriyorum. Vah vah .
Korkma, sana öyle şeyler der miyim küçük prenses? Üzer miyim seni? Sakın rahatından feragat etme, olur mu?
Kendi kendimize yaşadığımız paranormal olaylar silsilesini dramatize etmeyi ne kadar seviyoruz ve üstüne ne kadar anlam yüklüyoruz. Niye bu kadar karmaşık hale getiriyoruz? Gizemli mi olmaya çalışıyoruz yoksa, küçük prens?
Emin olun, çok başarılı olamayacaksınız bu konuda. Kerametvâri hallerle gizem oluşturmaya çalışmak beyhude bir çaba olur. Rezillik makamı burada başlar. Yazık edersiniz size bahşedilmiş, özenle dizayn edilmiş bedeninize.
Kendimizden uzaklaştığımız modern hayat, bizi olan bitenin tuhaflığından kaynaklanan sıkıntılardan kurtarayım derken, bizi çok uzaklarda aramaya itiyor. Maldivler’deki resiflerin yok olma tehlikesi yüzünden kaynaklandığını söyleyerek bahanelere sığınamayız. Kendini kendinden uzaklarda bulamazsın küçük prens.
Çok yakında aynaya bakınca göreceğin ve yüzleşmek zorunda kalacağın şeyler bunlar; biliyorum, Kur’an sana yardımcı olacaktır. Lakin gerçek sebebi deşip çıkaramadığında, nasıl anlayacaksın? Farklı farklı anlamlar yükleyerek kendi kendine hedef şaşırtacaksın. İşin sonunda o kutsal metinden de soğursun Allah muhafaza.
Aslında bazı şeyler çok basit. Sürekli yaptığın şeyleri bir yapma; bunun sende yarattıklarını bir düşün. İnsan, aynı şeyi yaparak nasıl hata yapar ve bunu göremez, değil mi? Duygularını tanımlamaya çalış.” Böyle olunca bende şu oluyor, şöyle reaksiyon veriyorum…” diyebilirsin. Evet, güzel, devam edelim. “Sonra, bu beni sinirli, aceleci ve kaygılı biri haline getiriyor. Akabinde ezici ve aşağılık ya da üstünlük kompleksi olan biri oluyorum. Ya da depresif ve güvensiz hale getiriyor olabilir.” Harika gidiyoruz… “Nasıl çıkayım bu halden?” Derin bir nefes al, merkezlen, cesur ol, üstüne git. Hayat enerjini yükselt; hareket et, spor yap. Mental olarak, içsel ve dışsal etkilerden gelecek yükü aşabilecek gücü bedeninden aklına aktar. Belki de "fetret devri" denen şeyi bu sayede daha rahat anlayabiliriz.
Durduk yere kendini acıklı ve dramatize etmekten nasıl zevk aldığını, çözüm arayıp bulamamanın hayıflanmasını ve sürekli "deniyorum, olmuyor" dediğini duyar gibiyim. Yahu kardeşim, sen zaten bu hale bir gecede gelmedin ki. Uzun bir yol kat ettin; kendine merhametsiz, yumuşak, tevazu, cömert ve kâmil akılla davranmadığın uzun bir süre var. Ne bekliyordun ki?
Nereden başlamalı?
Bir an önce bir yerden başlamalı.
Yorumlar