VİCDANIMIN PELUŞ YASTIĞI
VİCDANIMIN PELUŞ YASTIĞI
SEVAL YILMAZ
Hiç de içimden gelmez akıl sır eren işlerle uğraşmak.
Şu “akıl” denen mahlûk illa ki her durumda kendi kriterlerine göre olabilecek en uygun yolları ve çözümleri düşünmek zorunda sanki. Çok mantıklıdır ya o.
Karşıma alıp “İlmin ne derecededir ki böyle boyundan büyük iddialarla ortalara dökülürsün!?” diye haykırıp susturasım gelir.
Ya içimdeki, göğsümün sol tarafından seslenen şu hovardaya ne demeli?
Zamansızca türlü sevdalarla oyalanır da gönül tahtını sallar durur.
İşi gücü “Ânı yaşama” çabası.
Sergilediği her züppeliği, adına “Bir daha mı geleceğiz dünyaya” denen sığınağından seslenerek izah eder.
Bunca tutarsızlık yetmezmiş gibi bir de zaman zaman ikisinin arasında çıkan iktidar kavgası ile mücadele ederim.
Acaba şu hengâmeyi “Akıl” ve “Kalp” işbirliği ile çözmek mümkün olur mu ki? Yoksa kaos daha da içinden çıkılmaz bir hâle mi dönüşür?
Hangisinin sesine kulak versem hep aynı çıkmazdayım...
Zaten birbirinden habersizce; cahil bir akıl ile “Hilm”den yoksun bir kalpten ne derece tutarlı bir davranış ürünü beklenebilir ki?!
Nitekim anlaşılıyor k,i her ikisini de geliştirme ve ıslah etme zorunluluğum var.
Aslında sağlıklı (düşünebilen) kalp ve aklın işlevini âhenkle gerçekleştirebilmesi, her ikisinin de dengeli bir şekilde “Vicdan” şemsiyesi altında buluşması ile daha kolay olur gibi.
İşte en güzel bağlantı da bu.
Kalbin, aklın tüm durumlarda yaptığı çözümlemelerini değerlendirip şu vücut iklimini adilce yönetmesi lazım.
İşte o zaman “Gönül” olmaya terfi eder.
Vicdan mekanizmasının doğru işlemesi için sürecin eksiksiz gerçekleşmesi ise şart.
Sahi, azizim düşündüm de; şunun bir sağlamasını yapsak ya...
Nasıl mı?
Şu baş yastığıma bir baksan da görsek bakalım yüreğimin halini, dikenli bir çalıdan mıdır yoksa kuş tüyünden hafif ipeksi pamuktan mı?
Huzurlu ve rahat uykular dilerim.
Yorumlar