Herkesin dilinde bir “Güneş Tutulması” dır gidiyor.
Hem hoşuma gidiyor, hem de çok gülüyorum.
Bu aralar tutulmalar, kare açılar, Yerlerden gelen Mars dengesi derken şakulümüzden biraz kaymış olabiliriz, denge halimizden sapmalar yaşamış olabiliriz.
İçimde söven biri var; sinsice saklanır, adeta tetikte. Neyi beklemektedir bilir misin?
Bana yoksunluğumu anımsatacak işareti bekler pusuya yatmış.
Konfor alanından çıkıp kendimiz ile yüzleşmek elbette korkutucudur.
Fakat cesaret ve yiğitlik bu korkuya rağmen harekete geçebilmektir.
Müfredatta “cesaret, yiğitlik, kahramanlık” gibi anlamlara gelen cesaret, ahlâk literatüründe öfke (gazap) duygusunun kâmil akla itaat etmek suretiyle kazandığı itidalli hali için kullanılır.
Bakın AY’a !
Yüzeyindeki lekelere !
Sanki Dünya’nın görüntüsünün aynadan yansıması gibi.
BÖYLE sorarak girmişti konuşmaya. “Ay ışığını öğrendin mi?”
“Herkesin bildiği kadar” diyerek cevapladım. “Nedir onlar?” diyerek devam etti. Anlattım.
Bir uzay mekiği adı sanki. NASA’nın belki Space X 'i kim bilir?
İşte benim kafamda böyle havada sürekli. İstiyorum bir şeyler, ama ne bilemiyorum.
“Bu, müttakîlerin şiarlarındandır diyor” Allah Ahzap Suresi 70. Ayet-i Kerimesinde.
“Ey iman edenler! Allah’tan ittikâ edin ve sözü doğru söyleyin.”
Hepimizin çok sevdiği, meşrep fark etmeksizin sevdiği bu dizeler, bizim bir yerden bir yere götürüyor.
Aşık Veysel zâhiren görmese de mânen bir yolda olduğunu ve bu yolun şeklini bizzat görmüş, tecrübe etmiş bir şekilde anlatıyor.
Sizlerde durum nasıl bilmiyorum ama ay beni çok etkiler.
Yerlerden gelişi ayrı etkiler, göklerden gelişi ayrı etkiler.
Şu dağınıklığı bir toplamak lazım. Yüreğimdeki basiret bağlanmasının ilk tedavisi bu olsa gerek. Toplamalı tüm o kırılmış(lık)ları, döküntüleri...
Öyle halının altına süpürür gibi değil ama, dönüştürmeli teker teker.
Duyu organlarımız uyarılmalar sonucu, bilgiler almaya başlar. Reseptör denen alıcılar ile bu bilgileri toplarlar ve bilinç düzeyinde bir algı oluştururlar.
Sünnetullah’a, Allah’ın koyduğu sisteme aykırı olan yanlış yerde doğruyu aramak mümkün mü?
Gerçeği ancak doğru yerde buluruz. İlahi sistemin itidal ölçülerine aykırı başka yerde aramak beyhudedir.
Anlamaya çalışıyorum Allah için. Gayretim hep bu yöne oldu.
Hüküm vermek ise beni hep ürkütmüştür.
Taşları toplarken “Takılmış olan bir güneş gözlüğünün, ancak ışığın yansıması ile algılanabilecek bir rengi örtbas edebildiği gerçeği” ile karşılaşmam tam anlamıyla bir tokat etkisi oluşturmuştu...
Yaşadığımız hiçbir olay, karşılaştığımız hiçbir olgu sıradan ve küçük değil görüyor musun?
Her düşünüş, algılayış, seziş, bakış, hissediş de öyle. Kim bilir bizi nasıl bir taşa dönüştürüyor?