HİDDET
Senin hiç uyanamadığın bir vakit, benim göz yaşlarım toprağa karışmış olacak.
Gözlem / İlim / Şahitlik
Senin hiç uyanamadığın bir vakit, benim göz yaşlarım toprağa karışmış olacak.
Bazen bu yolculukta şu soru geliyor aklıma, Küçük Prenses:
Ben kul olarak Allah’a güveniyor muyum? Yoksa o karanlık ormanda "Nasıl yürüyeceğim?" diye mi düşünüyorum? Ya da gördüklerim karşısında nasıl samimi kalabilirim?
Söyle ey mihri münevver, sen gerçekten o yolda yürümek istiyor musun? Bu kararı vermene sebep olan ne?
İslamiyet öncesi Mekke hayatında hâkim olan ve "cahiliye dönemi “olarak adlandırılan süreci hatırlayalım istiyorum biraz.
Bu konudan bahsedildiğinde gözlerimizi sonuna kadar açıp, şaşkın ve kınayan bakışlarla dinledik hep anlatıcıyı. Nasıl bir cehalet haliydi ki bu insanlar kendi yaptıkları heykellere tapıyordu ve bu şekilde Allah'tan başkasını ilah ediniyordu.
Farkındalığı artan insanlar için hayatın eskisi gibi olmayacağı aşikâr. Kaçınılmaz bir gerçek: Attığınız her adım artık tanburda basacağınız tel gibi olacak.
İlk gece olgunlaşma sürecidir. Güneş ışığının yokluğudur. Hakkın ve hakikatin var olduğu ama görülemediği zamandır. Pusulasız, yönsüz hissederiz. Aklımızı kullanamayız bazen. Doğru ve yanlışı
ayırt edebilme kabiliyetimizin sınandığı bu yerde gece, hakikate hamiledir.
Ben niye seyahat edeyim ki bu kadar bağım varken? Otur evinde be ya!" Anca kandil gecesi üç beş kişi bir araya gelip uyuklayarak dua eder, dağılırız. "Yarın da iş var zaten, işler de birikti," gibisinden.
Şimdi dikkat ediyorum da, Hezarfen Çelebi ile de dalga geçmişlerdi uçacağım dediğinde. Çünkü düşünce yapışır kalırsın. Bu kadar korkusu olan biri nasıl miraç yaşar? Nasıl dininden zevk alır?
Bazıları, farkında olarak veya olmadan, bir alışkanlık haline getirdikleri tuhaf davranışlarla özellikle ucu açık konuşmalar yaparlar. Öyle bir cümle söyler ki, eğer zayıflık göstersen hemen üstüne çıkar ve tepinmeye başlar. Ya da seni kendini kötü hissettirecek bir tuzağa çeker.
Başımıza gelen hadiseleri bir lütuf olarak görmek faydalı olabilir. Çünkü bizi bir yere taşıyorlar. Aksi takdirde akıllanmıyoruz ki! Hepimiz çocukluk yaşadık, en son tokadı yemeden kendimize gelemiyoruz. Adeta belleğimizi temizleyip sayfamızı yenilemek zorunda kalıyoruz kendimize gelmek için bu ilkel davranışı geliştirmeyi bir türlü öğrenemedik.
İksir peşinde şaşkın bir şekilde koşarken perişan olmuş kişi! Ne biriktirip durdun bugüne kadar; akçe, gayrı menkul ya da basamak basamak tırmandığın makam mevkî mi??... Vuslata vesile değilse hangi tutku sana yâren olabilir ki...
İllüzyon , gerçeği çarpıtarak algıyı değiştirmek anlamına gelir. Genellikle duyuların yanıltılması ile ortaya çıkar. Örneğin gerçek olmayan bir algı yaratma teknikleri buna örnektir. İllüzyon doğrudan zarar verme amacı taşımayabilir. Lakin doğru olmayan algıya sebep olabilir.
Belki de samimi olmayı yanlış anlıyorum; olamaz mı ? Bal gibi olur ya da karşı taraf bunun ne olduğunu bilemez. Sen, ona içten, paylaşımlı olarak yaklaştığında, karşı taraf bunun tam anlamını kavrayamadığı için, senin gibi duygularını döktüğünde kendinden bir şeyler açık ettiğine inanır ve bu durumu örtbas edecek, adeta üstüne geçecek bilgi peşine düşer.
“Nerdesin, ben neredeyim? Neden bu kadar uzak düştük? Hep oradaydım, görmeyip kafanı çevirdin. Sana fırsat verdim; hep başın ağrıdı ve öfkeliydin, halsizdin ve başka şeylere zaman harcadın vakit geçsin diye. Kulağında ‘ben’ diyorsun ezanı beklerken. Halbuki miden de ve eski alışkanlıklarına döneceğin anı beklemekte.”
"Kirlenmek güzeldir" diye bir reklam sloganı vardı. Kulağa, kontrolcü ve temkinli ya da sürekli iyi görünmek gibi alışkanlıklarınız varsa pek de hoş gelmeyebilir. Ancak bu tutumun sizi sürekli gergin ve huzursuz bıraktığını düşününce, hayatı bu şekilde yaşamak yerine kendinizi biraz rahat bırakıp "kirlenmek" gerçekten de güzel olabilir.